27 Aralık 2015 Pazar

Sina Akşin'in 'Yorumsuz' İbretlik Yorumları

Şerif Mardin'le ilgili değerlendirme;
"...O (merkez çevre) kuram bence çok da dahiyane bir şey sayılmaz. Neyse, o teorinin temsilcisi gibi  göründü fakat sonra ideolojik bir savrulmaya uğradı galiba, nasıl olduysa, Amerika'ya gitti, orada uzun yıllar oturdu ve işte Said-i Nursi hakkında, onu öven İngilizce bir kitap yazdı. Hayır, Said-i Nursi şüphesiz incelenebilir, hatta kitap da yazılabilir ama onu öven bir kitap bir bilim adamına yakışmaz. İşte böyle ikinci cumhuriyetçilerin gülü oldu adeta Şerif Mardin. Bir on yıl önce Ankara'ya bir gelişi vardı, Tübitak'ta bir konuşma yaptı. Günler öncesinden aslan medyamız onu duyurdu ve o konferansta yerler olduğu gibi, koridorlar falan da doldu, insanlar yerlere oturdu. Gençler bilhassa, hayranlıkla dinlediler. Yani tabii bunları söylemek bana ızdırap veriyor, çünkü benim bir süre birlikte çalıştığım bir insan, çok beğendiğim bir insandı, yakınlığımız olmuştu. Fakat böyle tuhaf bir duruma düştü. Karşıt kamplara düştük bir başka deyişle. Tabii karşıt kampa insan bir başkasıyla düşebilir ama o bunu biraz bilim adamlığından ödünler vererek yapmış oldu. Çünkü Said-i Nursi, az önce dediğim gibi incelenebilir ama onu övmek, onun propagandasını yapmak bilim adamına yakışacak bir şey değil." (sh.90)

Köy Enstitüleri
"... Yine de Köy Enstiüleri 1950'ye kadar 25 bin öğretmen falan yetiştirmiş oluyor. Köy Enstitüleri olmasaydı, Türkiye bugün çok daha geri bir durumda olacaktı ama tabii karşı devrim çok bilinçli, yani ne yapacağını çok iyi biliyor: Köy Enstitülerini kapatıyor, imam hatip okulu açıyor, öğretmenliği ikinci sınıf meslek haline getiriyor. Eskiden öğretmenler toplumun en itibarlı insanları arasındaydı, daha sonra ikinci sınıf meslek oldu. Karşıdevrim mühendisleri patlattı. Zaten karşı devrimin simgesi üç tane mühendis; inşaat mühendisi Süleyman Demirel, elektrik mühendisi Turgut Özal ve makine mühendisi Necmettin Erbakan'dı. Bunların hepsi sınıf arkadaşı ya da yakın sınıftan gençler." (sh.99)

Hrant Dink Cinayeti
"... İkinci Cumhuriyetçiler, Malatya'ya o misyonerlerin öldürülmesini, Hrant Dink'in öldürülmesini "milliyetçiler yaptı" diyorlar. Halbuki bu yalan, onu yapanlar esas şeriatçılardır. Zaten faillerin bir partiyle bir takım ilişkileri olduğundan söz ediyorlar. Eh, herhalde o parti de şeriatçı bir parti sayılmalıdır." (sh.119) -Sina Akşin, akademik hayatını tarihçi olarak tamamladı. Bu yorumlar, bir tarihçiye ait olamaz. H.K.-

Sanat-Bilim
"... zaten karşıdevrim sanata, bilime, kültüre düşman; ayıp olmasın diye tahammül ediyorlar. Yoksa Tayyip Bey'in, Necmettin Bey'in bilime saygıları olduğunu sanmıyorum. Bilim deyince onlar için Kur'anla ilgili bilimler vardır belki. İşte hadis, kelam, eski medrese konularını ilim olarak düşünüyorlardır. "Kur'anda bütün bilgiler var" gibi bir anlayışa sahipler...
....
Ama sonuç ne? Seçimi kim kazanıyor? Seçimi abuk sabuk adamlar kazanıyorsa, bunun demokratik bir tarafı olamaz, yani demokrasi olması için o sandıktan demokrasiye hizmet edecek, eşitlik ve özgürlüğe hizmet edecek insanların çıkması lazım. Hitler de serbest seçimlerle iktidara gelmiş bir adam. Onun için bir bilinç yükselmesi var Türkiye'de."
...
-82 Anayasası çağdaş bir anayasa olmadığı için bu seçim sisteminin de sorumlusu.
-Kötü bir anayasa ama şimdi ona sarılıyoruz, çünkü bu adamlar daha da fecisini getirmek istiyorlar.

Madımak
"... Dediğiniz gibi o (Madımak) da bir karşıdevrim olayı idi. "Cumhuriyet burada kuruldu, burada sönecek" diyorlardı. İşte Türkiye'de bu Ortaçağ'ın azması olayı, 31 Mart Olayı'nda, Menemen Olayı'nda ve Madımak'ta yaşandı. Son olarak da Danıştay saldırısında yaşandı."
-Hocam sizi dinlerken ilginç bir çağrışım oldu. 31 Mart, Menemen, Madımak: Üçü de "M" harfinde buluşuyor.
- Üçü de "M", evet. Ve ortaçağ zihniyetinin bunu çok daha geniş çapta tekrar yapmaya hazır olduğundan korkuyorum." (sh. 129-130)

Musiki
"- Düşman oldukları için mi o (bilim, sanat) alanlara yoğunlaşamıyorlar?
- Öyle bence. Tiyatro düşmanı, klasik müzik düşmanı... Biliyorsunuz bunlar alaturka müzikten de nefret ederler. Suudi Arabistan'da hiç müzik yok, müzik günah çünkü. Şimdi AKP'nin milletvekili olan bir eski diplomat söylemişti; Suudi Arabistan'da müezzin olmak için sesinizin çatal, çirkin olması gerekiyor, yani ezan okurken bir müzik şüphesinin olmaması lazım. Onun için en çatlak sesli adamlar ezan okuyor. Bunu kısmen Osmanlı'da da görüyoruz." (sh.136)

Kadınlar
"... Tabii ortaçağın başlıca hedefi kadının kamu hayatından ayağını kesmek, kadınları, kızları kontrol altına almaktır. Yani ortaçağda maalesef kadın baş kurban. Fakat bana sorarsanız, bu erkeklerin de hayatını berbat ediyor. Çünkü kapatılan kadın, okutulmayan kadın kötü bir anne oluyor. Çünkü çocukların eğitiminin en önemli aşaması belki de dilin öğrenilmesidir. Dili de annelerimizden öğreniyoruz... Bizim ortaçağ da öyle, yani "kadınların cennette yeri var mı yok mu" diye tartışılıyor. şimdi tabii şeriatçılar bunu reddederler, "bize göre kadın çok saygındır" falan derler ama asıl düşünceleri "kadının saçı uzun aklı kısa " olduğudur ve cennette de yeri olduğunu düşündüklerini sanmıyorum doğrusu" (sh.237)

Darbeler
"... (ne darbe ne şeriat" bence yanlış bir slogandı... Yani askeri darbeleri ele alırsak, mesela Türkiye'de dört askeri darbe yaşandı 1960'tan beri, ikisi kötüdür, ikisi de çok iyidir bence. Onun için ne şeriat ne darbe bence yanlış bir slogandır. Şeriat mutlaka çok kötüdür.
- Hepsi darbe değil mi?
- Tabii, darbedir. İkinci cumhuriyetçiler hepsini lanetliyorlar. Diyorlar ki, "27 Mayıs'ta ne güzxel bir anayasa çıktı, özgürlükler genişledi, yeni kurumlar yaratıldı diyorsunuz ama o çok kötü bir şey oldu, çünkü ondan sonraki darbelere model oldu". Tabii böyle bir laf hiç tatmin edici değil.
-Darbeler ülkeyi sürekli geriye götürüyor.
- Olur mu? 27 Mayıs olmasaydı bizim Nazım Hikmet diye bir şairimiz yoktu. (sh.239)
....İşte 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri güya komünizme karşı yapılmıştır, bu komünizm bir heyuladır. Türkiye'de komünizm yoktur. Türkiye'de iki şey vardır; bir tanesi Atatürk devrimi öbürü de karşıdevrim., hatta onu şeriatçılığa da indirgeyebilirsiniz. Biliyorsunuz, siyasette ana çelişkiyi yakalamak çok önemlidir. Mao Zedung da "Bir şeyi inceleyeceğiniz zaman ana çelişkiyi yakalayın" diyor. Yoksa oyalanırsınız, yanlış nedenler, yanlış tahliller yaparsınız. Türkiye'de ana çelişki Atatürk devrimi ile karşıdevrim arasındadır." (sh.241)

Geri kalmışlığımız
"... Peki biz niye diz çöktük? İki nedenler; bir tanesi karşıdevrimcilerin Türkiye'yi "borçkolik" yapması; ikincisi, Avrupa Birliği üyesi olacağız tutkusu.
Nedir borçkolik? Borçkolik, bir borç daha alamazsam ölürüm diye korkan ülkedir. Biz o kadar borçkolik olduk ki, Kemal Derviş 20 milyar dolar borç getirdi diye hemen bakan yaptık. Bir ulusal kahraman oldu. İşte bu kadar borçkoliğiz biz.
Diğeri de, "aman bizi Avrupa Birliği'ne alın" sevdasıdır. Şimdilerde bu zayıflamaya başladı ama mesela beş-on yıl önce emekli generaller, diplomatlar, televizyona kim çıkarsa "Mahvolduk, Avrupa Birliği'ne girmezsek ortada kalırız, Kuzey Kore oluruz, Küba oluruz" diye abuk subuk şeyler söylüyorlardı...
-Ermeni dostlarınız var mı?
- Tabi, okul arkadaşlarım vardı. (sh.247) (Tevellüt, 1937; mülakat, 2008 de yapılıyor)

Tarihin Deltasına Yolculuk, "Sina Akşin Kitabı", İş Bankası Yayınları Kitabından.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...