Algılamayı belirleyen unsurların en önemlisi insanın çocukluğundan beri edindiği değerlerdir. İnsanların değerlerinin süzgecinden geçirerek algılarlar her şeyi. İnsanların değer sisteminin baş yapı taşı ise dini inanç sistemidir. İnsanın değerlerinin dinden etkilenmesi için ille de dindar, inanmış, mümin, mütedeyyin olması gerekmez. İçinde yaşadığı çevre nasılsa onun filtreleri gelir insan beynine, duygularına yerleşir. Algılamaları yönetmeye soyunan bir insan karşısındaki hedef kitlenin “ortak ruhi şekillenmesini” okumayı, bunun içindeki dini inanç sistemin etkisini kavramayı öğrenmek zorundadır. Aksi takdirde “çakılmak” bir kader haline gelebilir… http://www.marketingturkiye.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=6009:duenya-muesluemanlar-raporunu-bilmeden-olmaz&catid=140:ali-saydam&Itemid=177
Tanrım beni yavaşlat! Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir… Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele… Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükûnetini ver! Sinirlerimdeki ve kaslarımdaki gerginliği, derin belleğimde yaşayan akarsuların nağmeleriyle yıka, götür!
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol… Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir yazıdan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret!
Her gün bana kaplumbağa ile tavşanın masalını hatırlat. Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın kazanmadığını, yaşamda hızını arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim…
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla. Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır…
Beni yavaşlat Tanrım, köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru uzatmama yardım et.
Yardım et ki,kaderimin yıldızına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Ve, hepsinden önemlisi, Tanrım; Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl, beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak dostlar ver!
Aşağıdaki yazı, kıymetli dostum Mehmet Ali Verçin tarafından Al Baraka Türk A.Ş.nin Bereket Dergisinde yer aldı. Mehmet Ali Verçin'e bu vesile ile bir kez daha teşekkür ediyorum.
Manisa-Soma’nın Yırca Köyünde olanlar, kesilen ağaç
sayısı-dikilen ağaç sayısı ikilemi parantezinde değerlendirilirse eksik olur.
Malumunuz ağaçlar, birer canlı varlığı olarak ekosistem oluştururlar. Dolayısı
ile A bölgesinde kesilen ağaç topluluğu ile oradaki ekosistem (hayvan türleri,
iklim değişiklikleri vb) yok edilirken B
bölgesinde dikilen ağaçlar, bölgede ekosistem oluşmasına yol açarlar. Ancak
konunun ekosistem olması nedeniyle her iki hareketin de başka artçı sonuçları
olur. Bu ekosistemden ekonomik anlamda yarar sağlayan insan topluluğunun sosyolojisindeki
değişim gibi... İnsanların ruhlarına sinmiş, hareketlerinin kaynağı
"değerlerinde" anlam bulmuş olan ağaçla, hayvanla, toprakla, başka
insanlarla halihazır komşuluk ve ticaret gibi ilişkilerini göz önünde
bulundurmadan, ekosistemi dolayısı ile de habitatı etkileyecek radikal bir
kararı uygulamak mümkün değildir. ÇED raporlarında bütün bunların öngörülmüş
olması gerekirdi. Bu öngörülerin uygulamalı programları olması gerekirdi.
Ak Parti, nasıl sonradan paralel yapıyı doğurduğu
anlaşılacak olan cemaatin yükselişini, "Bunlar dindar. Bunlardan kimseye
zarar gelmez. Bunlar, her şart altında adaleti tesis ederler" şeklinde
tarihten kopuk, çocuksu bir romantizmle desteklediyse; Yırca olayında da yörede
görevli devlet bürokrasisinin süreci, sonuçta bölgedeki insanlarımıza ve Ak
Parti'ye zarar verecek biçimde yönettiklerini görmesi ve buna göre pozisyon
alması uygun olur. Ağaçların kesilmesi ve köylülerin tartaklanması gibi maşeri
vicdanda onarılması güç izler bırakan eylemlerin faillerini, bürokratik destekçilerini,
bu süreçte direnen halka "öteki" gibi davranan bürokrat kadroyu
tespit edip devlete nezaret eden bir Hükümet olarak sorgulamalı, savunma almalı
ve bu yarayı sarmalıdır.