31 Ocak 2016 Pazar

My afternoons with Margueritte

"Her zaman, uyuz bir köpek misali feryat etmek üzere annemizin mezarına döner dururuz.
Böylesine genç, böylesine erken yaşta çok sevilmek iyi değildir. kötü alışkanlıklara yol açabilir."
"Bakar, umut eder, bekleriz. "
"Hayat, daha şafağındayken anne sevgisi yüzünden tutamayacağı bir söz verir."
Daha başındayken, hayat sana tutmayacağı sözler verir.
Başta anne sevgisi vardır ama sonra...
"Bir kadının her seferinde size sarılıp sıkıca göğsüne bastırışı avuntudan öte bir şey değildir. "
"Her zaman, terk edilmiş bir köpek misali feryat etmek üzere annemizin mezarına döner dururuz."
"Bir daha asla, bir daha asla, bir daha asla
Bir daha asla o sevgi dolu kollar sizi sarmayacak ya da o tatlı dudaklar sizinle
sevgi hakkında konuşmayacaktır. " (Romain Gary)


My afternoons with margueritte 2010 filminden
http://www.imdb.com/title/tt1455151/

27 Ocak 2016 Çarşamba

LZana, artık devredışı

Avrupa Parlamentosunda yerli ve yabancı terör örgütü yandaşlarının düzenlediği bir konferansta konuşan Leyla Zana, akıllara zarar üç maddelik bir paketle sorunun çözüleceğini düşündüğünü açıklamış. Terör örgütüne söz söyleme kapasitesi olduğuna vehmettiğim Zana, bu hakkını yine kullanmayarak kendisi hakkındaki iyi niyetimden dolayı beni utandırdı.

 "Ablacım senin iktidarınla ilgili daha fazla varsayım kullanmayacağım. İçinde insanlıktan bir nebze, elinde de imkan olsaydı, bir şeyler yapardın. Kendinizin çalıp kendinizin oynadığı ortamlarda kalan son kredini de böyle empati kuramadan geliştirdiğin ayrımcılık talep eden koşullar üreterek kullanmazdın."

 Seni yavaşça kenara koyup adını muhatap listemizden çıkaralım. Dünya, Öcalan'a hizmet edip Anayasa'da ayrımcılık talep etme ile tarihe geçilecek bir yer değil.


Tarihe Not: 29 Ocak, Cuma günü namaz çıkışı gazetecilerin LZana'nın görüşme talebi ile ilgili soruları üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zana'nın milletvekili yemini etmeden kendisiyle görüşmeyeceğini, danışmanın özel kalemine aktardığı "konu başlıkları, geçerli ise" yemin etse bile gelmesine gerek olmadığı açıklamasını yaptı. Zana, yavaşça kenara koyulup bizzat Cumhurbaşkanı tarafından muhatap listesinden çıkarılmıştır. (31.01.2016)

25 Ocak 2016 Pazartesi

Erol Kaya'nın başarı sırları

1. Erol Bey, Pendik Belediye Başkanı olarak hizmet verdiği süre boyunca; genelde çocukluk-gençlik çağından bu yana tanıdığı, her türden siyasi görüşe sahip arkadaşları ile bir araya gelir, yemek yerdi. Yemekten sonra kapılar kapanır, Erol Bey arkadaşlarından kendisi, belediye ve Pendik hakkındaki düşüncelerini, serbest konuşma üslubu içinde ifade etmelerini isterdi.
Erol Bey'in almış olduğu bilgilerin değerini ifade etmek muhtemelen imkansız.

2. "Babamın Koç şirketleriyle avukatlık ilişkisi içinde bulunmasından yararlanarak bir keresinde bir araya gelip Vehbi Koç'a, o zamanların verdiği pervasızlıkla, 'bunca işi yapacak bunca aklı nereden buldunuz' diye sorduğumda bana 'benim bir tek aklım vardı: akıllı insanları bulmak, akıllı insanlarla çalışmak' demişti."
(Hasan Bülent Kahraman, Sabah Gazetesi, 25.01.2016)
Vehbi Bey'in bu sözünü, Pendik'te en güzel uygulayanlardan biri, Erol Kaya'dır. Başarılı olmasının ardında yatan stratejilerden biri de budur. (Hasan Kocabaş, Yalçın Akdoğan, Hulusi Şentürk, Sami Şimşek, Salih Kenan Şahin, Cihat Aslanoğlu, Ahmet Cin, Rüstem Kabil, Atilla İpek, Nurettin Beşinci)

(Bu yazıya tedricen ilaveler yapmak niyetindeyim. Bitmeden, ara formlarda görülmesinin kendim dışında kimseye bir zararı olacağı kanaatinde değilim.)

23 Ocak 2016 Cumartesi

Leyla Zana'nın Görüşme Talebi

Leyla Zana, terör örgütü meselesinde Türk Devletine yardımcı olmamak için milletvekili töreninde şov yapmış ve milletvekili olmamıştı. Bu durumu, 'terör örgütü üzerinde tesir gücü olan biri' olarak yeni dönemde kendisinden ümitli olmamız, işimizi Öcalan'la halletmemiz konusunda kendince bir "alan açma stratejisi" biçiminde yorumlamıştım.
Devletin bölgedeki operasyonel başarısı ve ısrarla hedefinden sapmayacağını açıklaması üzerine, gizli ve açık pek çok kanaldan gelen uzlaşı ...talepleri, akademisyen bildirileri, dost suretindeki "bölge uzmanı" önerilerinden sonra Zana'nın bu girişiminin de terör örgütünün "ricası" üzerine yapılmış olduğu kanaatindeyim.
Her girişimde olduğu gibi buradan da terör örgütüyle devlet arasında bir uzlaşma çıkacağı algısını, bölgede yakın bir gelecekte hayatını kaybedecek teröristleri, "bir şey yok, yakında hallediyoruz" söylemi ile mevzide tutmak ve başarabilirlerse bu kalanlarla zafer kutlaması yaparak devleti, "barıştık(!)" denilen yerde bitirmek istiyorlar.
Tayyip Bey, birinci Zana görüşmesinden sonra başlattığı sürecin hangi virajlarla bu aşamaya geldiğini biliyor. Aldanacağını düşünmüyorum.
Ancak Ruslar bile toplantı üstüne toplantı yapabiliyorken sizce de hala terör örgütü yöneticilerinin infaz haberlerini duymuyor olmamız, garip değil mi?

16 Ocak 2016 Cumartesi

Ölçek değiştiğinde davranış da değişir

Bugün Yeniyüzyıl'da yayımlanan bir yazının satır aralarını okumam vesilesi ile öğreniyorum ki, birileri, yakın bir gelecekte geçmişin çözüm sürecine benzer bir sürecin, üstelik eninde sonunda (yani bir tercih olarak değil zorunlu olarak) yeniden yaşanacağı beklentisine girmiş, devlet ve müttefiklerinin çabalarının anlamsızlığı üzerine ahkam kesiyor.

Şimdi daha iyi anlaşılıyor; zihinlerindeki varsayım ve beklentilerle değerlendirme yapıp terör örgütünün devleti bir noktaya getirmesini bekliyor; o vakte kadar da aramızda dolaşacaklar ya, bağımsız ve bağlantısız görünmeye gayret ediyorlar. 

 Devlet politikasındaki değişim ile gerçekleşmeleri teferruat gören ve sosyolojiyi terör örgütünün istihdamına mahkummuş gibi okumaya devam eden bu tiplerin etki alanı, -Alev Alatlı'nın stratejik kavramını kullanarak belirteyim:- grup zinası kapsamında virüs bulaştırdığı, sosyal eşcinsel insanlarla sınırlıdır.

Medyanın yapısal sorunları

Medya da diğer üretim araçları gibi bir kez var oldu mu, devam edebilmek için hammaddeye ihtiyaç duyuyor, malzeme bulamazsa "yaratıyor". Eleştirdiği, karşı olduğu her ne varsa kendini ifade edebilmek için önce onların reklamını yapıp kötülüğü yayıyor, bunlarla bağımlılık ilişkisi geliştiriyor. Toplumu aydınlatmak, bilgilendirmekten çok, kötünün düşmanı olduğu izlenimini verip kötü var olduğu müddetçe kendine ihtiyaç duyulmasını ima ediyor, dolayısı ile gerçekte kendini istihdam etmek için kötüyle işbirliği yapıyor.

Salak Bildiri Dolayımında Kimlik Meselesi

Terör örgütü, artık nasıl bir fecaat ile karşı karşıya kaldı ise hayli kalabalık bir akademisyen kitlesi, kendini deşifre etmesi pahasına bir bildiri yayımlayarak devleti suçladı ve çatışmalara bir son vermesini istedi.
Akademisyen kimliğinin bildiriye bilimsel bir hava vermek suretiyle araç olarak kullanıldığı, bunun en başta bilim insanı kimliğine ihanet olduğu ortada. Ama neden teröriste destek olan söylem sahiplerini tutarlı ve adil olmaya çağıralımki?
Onlar seçimlerini yaptılar, dar gününde terör örgütüne destek oldular. Levazım sınıfının cepheye yardıma gelmesi, ordunun ne halde olduğu konusunda yeterli fikir vermez mi?
Bu listede yer alan şahıslar, devlet üniversitelerinden arındırılmalıdır.

Terör örgütüne dip yaptığı bir zamanda 'itibar' kazandırmak, moral vermek üzere kamikaze yapan bir grup gizli hain'in savcılar tarafından soruşturulmak üzere adliyeye getirilmesi ve ardından serbest bırakılması, hukuk tekniği bakımından rutin uygulamalardır. Sistem böyle kurulmuştur.
Yargı, bu soruşturmaları kendi inisiyatifiyle açmaktadır. Aksini iddia eden; yalan söylememeli, hikaye anlatmamalı, delilli konuşmalıdır.
Bu tip depresif söylemlerin, muhatap olana; söyleyenin tarafını netleştirmek bakımından ayıraç rolü görmek dışında bir değeri yoktur.

Bir de kimlik kullanma meselesi var. Kimlik, yeni karşılaştığımız duruma uyum sağlamak üzere geliştirdiğimiz davranışların tümüne verdiğimiz isim. Çocuğumuz olduğunda anne, baba oluruz, okula gittiğimizde öğrenci, işe girdiğimizde teknisyen vb. Her kimliği, 'durum' üzerinden kullandığımız için burada bir karışıklık çıkmamasına özen göstermeliyiz. Eşine, baba kimliği ile davranmak ya da patronuna öğretmen kimliği ile yaklaşmak, sağlıksızdır.
Akademisyen, makale yazdığında, kongreye katıldığında, ders verdiğinde vb bu kimliğini kullanır. Yoksa onun da kadın, erkek, çocuk, anne, baba kimliği vardır.
Terör örgütünü destekleyen bir bildiriye imza atıyorsan bunu nasıl başka kimliklerine yapamazsan akademisyen kimliği ile de yapamazsın, terörist ya da terör levazımcısı kimliği geliştirmişsin zaten, bununla böyle pislik işler yapmaya devam edersin.


Kimlik algısını reklam amaçlı kullanmak, kurnazlıktır, kullanan açısından avantaj (etki gücü) sağladığı için meşru da görülebilir. Ancak kimliğin eylemle örtüştüğünü kabul edecek olan iddia sahibi değil, söylemin muhatabı olan kitledir. Onlar kimliklerinin illüzyonu ile eylem ve söylemlerini kutsar ve meşrulaştırırken örneğin ben, ilgili şahısların terör levazımcısı bir başka ortak kimliğe de sahip olduklarını, (ortaya çıkardıkları metnin ruhundan anlayarak) iddia ediyor ve gayrimeşru görüyorum. Yani, kitlenin verili olanı ret etme ve dönüştürme hakkı var. Bu yazdıklarımız, okuyan için istediği her konuya uyarlanabilecek önemli bir bakış açısı sunuyor. Algıyı (tuzağı) fark ettirip büyüyü (illüzyonu) ortadan kaldırıyoruz.

5 Ocak 2016 Salı

Milli Gelir Artışının Düşüklüğü


Mahfi Eğilmez’in neden Türkiye’deki kişibaşı milli gelirin, dünya ortalamasının altında kaldığına dair kendi sayfasında yaptığı analizin bir bakıma sonucu niteliğindeki saptamalarını vermek ve eleştirmek istedim.  
"2010 yılından sonra başlayan bu düşüşün arkasında da bazı şeyler var kuşkusuz. Bunlara da değinelim.

(1) IMF’nin parasal desteği ve o desteğe bağlı gözetimi bitince ekonomi politikasında zayıflamalar başladı.
Belirsiz bir ifade, somut olarak işaret ettiği bir durum yok.

(2) AB ile tam üyelik müzakereleri iki tarafın da inancını kaybetmesiyle yüzeysel olarak sürdürülür hale gelince yabancı sermaye girişlerinin hızı kesildi.
Bunun neden sonuç ilişkisi ile ortaya konacak bir belge, analiz yok. Böyle buyurdu Zerdüşt.

(3) Özelleştirmelerden elde edilen gelirler azalmaya başladı.
Yine matematik yok ancak bu özelleştirme niteliği itibariyle yıllar boyunca azalacak bir kalemdir. Geçen seneki özelleştirme miktarı, 4 milyar USD’dir.

(4) Cari açığı daha fazla yükseltme imkânı kalmadı.
Ne demek bu? Altlıksız bir önerme. Yani cari açık, enerji fiyatlarının küresel anlamda düşmesi gibi ithalatın parasal olarak artmasına yol açan bir faktörün ortadan kalkması nedeniyle düşüyor olmasına rağmen -başka her şeyden bağımsız olarak yükselebilme imkanı kalmadığı için mi düşüyor? Bu nasıl bir ekonomik yorumdur?

(5) TL, dolar karşısında değer kaybetmeye başladı, böylece bu kez iş tersine döndü ve GSYH ve kişi başına gelirimiz olduğundan daha hızlı değer kaybıyla karşılaştı
Fiktif büyüme gibi fiktif büyüme azlığı sorunu. Teknik bir gerekçe. Ekonomiyi iç ilişkileriyle değil sonuçları itibariyle etkileyen bir durum.

(6) Yapısal reformları yapmadık. Bankacılık ve bütçe reformlarının devamını getiremedik.
Bunlar, sakız gibi çiğnenen, içi boş, jenerik ifadeler. Henüz pratik olarak neye tekabül ettikleri tarafımızca bilinmiyor. Açıklarlarsa biz de öğrenmiş oluruz.

(7) Özel kesim ve hanehalklarının borçlanma sınırlarının sonuna geldik, yeni borçlanmalar ancak eskilerini ödemeye yönelir oldu ve dolayısıyla gelir yaratamaz hale geldi.
Burada artan kredi hacmi ile büyüme arasındaki görece kuvvetli ilişkinin kredinin yeniden kullanımı nedeniyle zayıfladığı vurgulanmakta. Bunun milli gelir artışının engellenmesinde ne kadarlık bir etki doğurduğu konusuna hiç girmeyelim, milli gelir denkleminde üretim faktörlerinin finansmanı konusu bağdaşık konular değil çünkü. Burada kredi kullanımının ne kadarlık bir büyüme yarattığına dair bir iddia var da ben mi göremiyorum.

Yazının tamamına aşağıdaki linkten ulaşılabilir:
http://www.mahfiegilmez.com/2015/03/tl-ile-buyuduk-usd-ile-kuculduk.html

4 Ocak 2016 Pazartesi

HDP'li söylemi bozuk siyasetçilerin tutuklanmaları

Söylemleriyle toplumun bir kesimine "bakın herşeyi söylüyorum, bana bir şey yapamıyorlar, size de yapamazlar..." diyen ve kitleyi devlet otoritesine itaatsizliğe çağıran; diğer bir toplum kitlesine de "... bu huzursuzlukların kaynağı hep bu insanlar, nerede devlet? " dedirten siyasetçilerin kışkırtmacılık yapmalarının önlenmesi anlamında tutuklanarak toplumdan uzaklaştırılmasını/yalnızlaştırılmasının toplumsal barışımıza hizmet edeceği kanaatindeyim. Bu gelişme, HDP'deki barışçı kanadın da önünü açar. HDP, MKYK düzeyinde başlayıp tüm parti teşkilatına yayılacak ciddi bir yenilenmeye muhtaçtır. Terör Örgütünün plan ve projelerini hataya geçiren zombi bir parti olarak HDP'ye Türk toplumunun ihtiyacı yoktur.

Terör Örgütü, ölçek ve misyon değiştirmiştir. Her ne kadar söylem düzeyinde Türkiye'nin güneydoğusu başta olmak üzere bir coğrafyada kurumlaşacak bir devlet organizasyonu talep eder görünse de örgütü yöneten ikinci nesli diye bir kuşağın varlığından bahsetmek mümkün görünmediğinden bu çabanın tarihi bir sonuç doğuracak çıktıları olmayacaktır.

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...