28 Haziran 2018 Perşembe

24 Haziran Seçimi Çeşitlemeleri 2

Ne garip seçim analizleri yapılıyor?
Diyorlar ki oy oranları, geçmiş seçimler itibariyle bir eğilim analizi çerçevesinde yorumlanır. Buna göre önceki seçimde %41, sonrakinde %49, şimdi de %42 oy aldıysanız seçimin kaybedeni olmuşsunuz demektir. Seçimin kaybedeni ama Türkiye'nin en yüksek oy alan partisi aynı zamanda. Ne tutarsız, şizofren bir mantık?
Bu sihirli ayna, delirtir vallahi. Sorduğunuzda en güzelin siz olduğunu söyler ama diğer taraftan da bunun tadını çıkarmanıza izin vermez. Pamuk Prenses'in sizden bir tık daha güzel olduğunu ilave eder. Normalde bu durumda elinizdeki kumanda ile başka bir kanalı açmanız gerekir ama heyhat. Orada da aynı sudan içmiş bir başka uzman, benzer teraneleri seslendiriyordur. Kitle eğitimi, böyle sersem yapar insanı...
Oy vermek, seçim günü itibariyle bir karar vermek, partiler arasında bir seçim yapmaktır. Bir önceki seçimde ne yaptığınız, kime oy verdiğiniz yalnız kendinizin bildiği ancak sizi - oy vereni- bile bağlamayan bir bilgidir. Kimse "ulan geçen seçimde A partisine oy vermiştim, şimdi B'ye versem tutarsızlık olur. İnsanlar benim için yatırım yapmıştır, yazık..... onları yarı yolda bırakmış olurum, en iyisi yine gidip A partisine vereyim" demez.
%42 içinde bir sıralama önceliği yok. Yani oy vermiş seçmenin, ben bu %42'nin neresindeyim? İlk %5 içinde mi, %11 ila %24 arasında mı? gibi düşünceleri, anlamsızdır. Bu anlamsızlık, %42'nin kümülatif (birikimli) bir değer olmadığını gösterir. Yani yan yana dizilmiş 100 seçmen düşünün. %42'lik oy, bu yan yana dizilmiş 100 kişiden 42'sinin bir adım öne çıkması demektir. Evvelce öne çıkan 7 kişi bu dalgada 42 kişi ile birlikte hareket etmemiştir ancak bu defa öne çıkan 42 kişinin daha önce öne çıkan 42 kişi ile aynı kişiler olduğu iddiası da ancak bir safsatadan ibarettir. Bu 7 kişinin 42 kişiye borcu olmadığı gibi alacağı da yoktur. Fotografta ya varsınızdır ya da yok. %42, orijinal bir bileşimdir.
Ancak parti demokratik yarışın maksimalist yapısı gereği, "neden daha önce seçmenin %40'ının oyunu alırken sonra %49'unun oyunu aldım? Bu teveccühün sebebi nedir? Neden şimdi %42 aldım? Bu kayıp neden?" sorularını sorabilir, telafi politikaları izleyebilir.
Kolektif bir şuurla %42'yi bir araya getiren seçmenler, kimsenin sofrasında meze değildir. Tercihleri, öyle ya da böyle AkParti'yi ülkenin en müteveccih partisi yapmıştır: Memleketin en rağbet edileni. Bu seçmenin, tercihinden dolayı kimseye özür borcu yoktur. Tercihine en başta AkParti'nin sahip çıkması gerekir.
Şu sonuç odaklı maskülen tavırdan çok rahatsızım. Hiç ölmeyecekmiş gibi sürecin tadını sabote etmek, kendini ve çevresini mutsuz kılmak için elinden geleni yapıyor. Bizden, semtimizden uzak durasıcalar...

İnce ince Yasemince

Muharrem İnce, aldığı oy oranına işaret ederek muhalefetin yeni lideri olduğu izlenimi vermeye çalışıyor. Bu olgu ile destekli sosyolojik bir zaruret mi; artık vekil olmadığından kendine iş çıkarma gayreti mi, yoksa İnce, gerçekten seçimden başarı ile mi çıktı?
Seçimden başarı ile çıktığını sanmıyorum. İzah edeyim. Tayyip Bey'in karşısında kabaca üç aday vardı: İnce, Akşener, Demirtaş.
Muhalif bir seçmen olduğunuzu düşünün. Bu üç isimden hangisine oy verirdiniz? Milli değerlerimize o kışkırtıcı, tahkir edici, nezaketsiz üslubu ile alçakça ve defalarca saldıran ve bu nedenle önümüzdeki beş-on yılı demir parmaklıklar arkasında geçirecek olan birine mi oy verirdiniz, yoksa hakkında kendi vehimlerimizden, algılarımızdan başka bir hüküm sahibi olamadığımız, ne dediği, ne istediği belirsiz, Akşener'e mi? Netice olarak her ikisi de düşük tercih oranları ile tarihteki yerlerini aldılar.
Ancak bütün bunlara rağmen Muharrem İnce'nin en büyük kozu, Tayyip Bey'in kendisini muhatap rakip almasıdır. Tayyip Bey, Muharrem İnce'yi değil de bir başka adayı muhatap alsaydı, bütün eksikliklerine rağmen o adayın yıldızı parlayacaktı. Bu işler böyledir: lider kimi muhatap alırsa o öne çıkar,diğerleri tali konuma düşer.
Bütün bunlardan sonra İnce, %30'u aşmış, aman ne büyük olay! Doğrudan pazarlamaya hep itici bulmuşumdur.

24 Haziran Seçimi çeşitlemeleri 2

Şaka gibi ama öyle sıradan bir şaka değil, eşek şakası gibi.
Yurt dışında yaşayan orta yaşı geçkin üç kadınla yapılmış bir ropörtaj videosundan bahsediyorum. HDP iktidara gelirse akan kanın duracağını söylüyor, ablalar. Bunun için de acil bir HDP iktidarı talepleri var. Bunlar hesap insanı değiller, muhtemelen öyle inanıyorlar. İflah olmaları, hadiseye başka, hele de bizim penceremizden bakmaları mümkün görülmüyor. Zaten sınırlı bir kelime dağarcığı ile konuşuyorlar, bu düşüncelerinin de sınırlı olduğu konusunda fikir veriyor.
Peki gerçekten, terör örgütünün legal siyaset alanındaki iştiraki olan HDP'nin iktidara gelme ihtimali var mı, böyle bir gelişme olsa akan kan durur mu? HDP, sürekli baraj sorunu yaşayan bir parti. İktidar olmasını bırakın, meclise girmesi için her seferinde CHP'nin himmeti gerekiyor. Hoş CHP yönetimi ile seçmeninin bundan muzdarip olduğunu söyleyemeyeceğim. Mustafa Kemal'in askerleri olduğunu söyleyen güruh, Aponun askerlerini meclise sokuyor. Olacak iş değil ama durum bu.
Algısal olanın olgusal olanla test edilmesi gerekiyor ki zannın gerçekliği sınansın.
Kadınların "kan durur" dediği, demokratik yollardan gerçekleşecek bir teslim alma halidir. Kanlı bir terör örgütünün kurduğu parti, ilkesel olarak barışçıl olamaz. Dilde olan, kalbe inmeyen söylemlerle ancak müsait olanları kandırabilirler. Uzlaşma ancak buna gerçekten niyetli olanlarla yapılır. Türk Devleti, Habur'la başlayan, çözüm süreciyle devam eden, sonunda çukur çatışmalarıyla varlığına kasteden örgütü tasfiye etmeden rahat bir nefes alamayacağını öğrendi. Hoş, bir süredir terör örgütü, uluslararası güçlerin nam ve hesabına hareket eden daha da bir garip bir hale dönüştü ya...
Dünyada petrol çıkarma işlemi ne zaman bitecek? Petrol fiziki olarak bitince mi? Tabi ki, hayır. Petrol çıkarma maliyetleri, petrolün fiyatını geçtiğinde kimse petrol çıkarma işi ile uğraşmayacak. İşte bu örnekteki gibi terör örgütü, tek tek her bir militanı öldürüldüğü için bitmeyecek. Sağ kalan militanlar gittikleri yolun yol olmadığını anlayıp teslim olmaya başladıklarında terör örgütü de bitmiş olacak. Buna demokratik zemindeki parti ve onun silahsız adamlarını da eklemek gerek.

24 Haziran seçimi üzerine çeşitlemeler

Valla, kanaatimce mevzu Kürt olmak ya da olmamak değil. Terör örgütü ve terörün partisi, kendine meşru bir sosyolojik zemin bulmak için Kürtlüğü kullanıyor ve maalesef pek çok Kürt insanı da "bu bizi temsil ediyor" kolaycılığı ile gönüllü olarak gidip bunlara vekalet veriyor.
Terörist eğitimlerinde Marksist-Leninist bir dünya görüşünü empoze eden örgüt, küresel emperyalizmin finanse etmesiyle siyasi oluşumlara girmek istiyor. Akıllarınca vergileri bundan sonra elektrik direğine bağladıkları masum insanı vahşice öldüren şerefsizler toplayacak. Devlet, bölgedeki üretimi ve istihdamı arttırmak için bütçesinden ilave fonlar tahsis ederken bunlar, höt diyerek bölgeye refah getireceklerini mi sanıyor?
Önünde sonunda devletimiz, terörün ve teröristin kökünü kazıyacak. Demirtaş, devletin askerini polisini "kimi süpürüyorlar ancak kanalizasyon temizlerler" kusmuğuyla itham ederken devletin atadığı kayyumların hizmet götürdüğü vatandaşlar, hizmet misyonuna prim vermediklerini Kürtçü kimlik siyasetine vekalet vererek göstermiş oldular. Tabi, aksi olsa ezdirmiş olacaklardı kendilerini(!)… Herkes kendinde eksik olanı tamamlama derdinde.
Ağzından çıkanı kulağı duymayan elbette hukuk önünde hesabını verecek. Onun dışındakiler, hizmet vermiyormuş, işini yapmıyormuş...
Bırakınız seçsinler, bırakınız sorumluluklarını alsınlar.
Sisteme dışarıdan ikide bir müdahale ederseniz, kendiliğinden dengeye gelmesini de önlemiş olursunuz. Zorakilikten denge çıkmaz.

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...