İbrahim Betil, Hafiften Bankacılık isimli eserinde kişisel
bankacılık kariyeri hakkında okuması çok keyifli bir dizi anlatımda bulunuyor: Üniversitenin
üçüncü sınıfında zorunlu olmamasına rağmen mesleki eğitime faydası olur diye
iki arkadaşı ile birlikte Yapı ve Kredi Bankasında staja başlar. İkinci günden
itibaren yalnızdır, arkadaşları bu ilgisiz ve meraksız insanlarla dolu çalışma ortamından
ilk gün sıkılıp stajı bırakmışlardır. Buna karşılık Betil, daha sonra saçma
sapan bir sorumluluk duygusu dediği, okulunun Bankadaki itibarını korumak
maksadıyla “kendine eziyet eder” ve bunalmasına rağmen sabreder, stajını
tamamlar.
Askerden sonra kaderin cilvesi, zamanın parlak kurumlarından
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’na öncelikle proje değerlendirmesi yaptıkları
için başvurur ve Uzman olarak iki buçuk yıl bu kurumda çalışır. “Ekonominin
aslı üretim; finansman ikinci planda gelir” inancıyla görevinden ayrılır ve
bazı aile fertleri ve birkaç yakın arkadaşı ile bir şirket kurarak geceli
gündüzlü bu şirket için çalışmaya başlar. Bir iki ay sonra maaşının ne
olacağının ana gündem maddesi olduğu bir yönetim kurulu toplantısında, bir
fikirleri olsun diye daha önce TSKB’de aldığı rakamı söyler. Çok sevdiği eski
bankacı ve aile dostu bir yönetim kurulu üyesi, “sınai kalkınma günleri geride
kaldı, buranın şartları başka olabilir” deyince amatörlükle her şey olmadığını/çözülemediğini,
maaşını konuşmakta geç kaldığını anlar.
1973 yılında sanayici olur, sekiz yıl sanayicilik
yapar. Sermaye yetersizliği nedeniyle
büyüme sorunları baş gösterince ortaklar olarak işi tecrübeli bir kadroya
bırakıp kendileri de profesyonel olarak başka işlerde çalışma kararı alırlar.
Ortaokuldan arkadaşı, Mehmet Emin Karamehmet’e haber uçurur. Betil,
Karamehmet’in İşlerinin iyi ve büyümekte olduğunu bilmektedir. Karamehmet,
Betil’le yaptığı görüşmede iki teklifte bulunur: Biri yeni başladığı denizcilik
sektöründeki firmasında üst düzey bir görev, diğeri Pamukbank’ın iştiraki
Uluslararası Bankası’nın genel müdürlüğü. “Ben bankacılıktan anlamam, sekiz
yıldır sanayicilik yapıyorum” deyince Karamehmet, “Biz Pamukbank’ı aldığımızda
bankacılıktan anlıyor muyduk? Ankes nedir, disponibilite nedir diye
birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Çalıştık, kısa sürede öğrendik. Pamukbank şimdi
çok başarılı. Uluslararası ’nı da başarılı bir konuma getireceğiz. Korkma
yaparsın…” gibi teşvik edici birkaç cümle söyler. Betil, halinden memnun karar
vermek için düşünmek istediğini belirterek süre ister. Kısa bir süre sonra
kararını verir: Uluslararası Bankası ile ilgili teklifi kabul ettiğini
bildirir. Artık “bankacı” olacaktır. Oysa Karamehmet aynı pozisyon için Erol
Aksoy’a da teklif götürmüştür. Bu ikiliyi bir yemekte bir araya getirir. Betil,
yemeğe anlam veremese de Aksoy hakkında “karşısındakine biraz tepeden
bakıyormuş, küçümseyen bir tavır içindeydi” diye niteleyeceği gözlemlerde
bulunur. Sonradan Aksoy’un da kendisini beğenmediğini öğrenecektir. Ama bu
yemek sonrası Karamehmet, Aksoy’u tercih ederek, Uluslararası ’na genel müdür
yapar.
Bundan sonra Pamukbank’ın genel müdürü ve her ikisinin
okuldan arkadaşı Hüsnü Özyeğin, patronu Karamehmet’in yönlendirmesi ile Betil’i
arar ve Pamukbank’ta Genel Müdür Yardımcılığı pozisyonunu teklif eder. Betil,
duraksadığını beyan ediyor: “Bir hafta öncesine kadar bir bankanın genel
müdürlüğü teklif edilirken şimdi söz konusu olan daha büyük bir banka bile
olsa, “genel müdür yardımcılığı kabul edilebilir miydi? Edilebileceğine karar
verdim. Fazla dert edinmedim. Kendime güveniyordum. Hüsnü’ye de güveniyordum.
Mademki karar vermiştim, profesyonel olarak çalışacaktım, bir yerden başlamam
gerekiyordu. Bankacı olacaksam bu işte hiç olmazsa üç-dört yıl deneyimi olan
birinin yanında işe başlamam belki de daha doğru olur diye düşündüm. Zaten daha
iki hafta önce, ilk öneri yapıldığında “ben bankacılıktan anlamam, sekiz yıldır
sanayicilik yapıyorum” diye düşünen ben değil miydim! Öneriyi kabul ettim. “
Demekki neymiş…