27 Aralık 2014 Cumartesi

14 Aralık Tahşiye Soruşturması Notları

İddialı, ego merkezli bir örgüt adı olarak Tahşiye kelimesinin seçilmesi, en az Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Örgütü adı kadar saçma ve kullanışsız görünüyor. Tahşiye, dipnot demek, çünkü.

Yazıdan bağımsız, tek başına bir "dipnot" fikri, garip olacağından; tahşiye, yazının ardılı ve anlam itibariyle -yazıya göre-ikincil önemdedir. Buradan hareketle, Tahşiye adını alan grubun, kendini bu "gerçeğe" uygun konumlandırdığını düşünüyorum. Yani kendilerine koydukları ad ile mütevazı davranıyor  ve asıl ilgiyi, ilgilendikleri metne (Risaleyi Nur’a) yansıtıyorlar.
--------------------------------

Sahibi olduğu medya organlarında 14 Aralık 2014 günü yapılan Tahşiye Soruşturması ile kendini akıllı; başkalarını salak yerine koymaya cüret eden ve tüm gücünü olguları çarpıtıp yanlış algılar oluşturmaya harcayan ekibe; bütün bu çabalarının büyük resimde tasfiye edilmekte olan topluluğu dağılmaktan ve normalleşmeye dönüşmekten kurtarmaya yetmeyeceğini öngörerek aşağıdaki fıkrayı gönderiyorum:

Temel İstanbul'da birisini öldürmüştür.
Yapılan duruşmada yargıç sorar:
- Anlat bakalım, neden elini kana buladın?
Temel cevap verir:
- Samsun'dan açıldık, derken hava patladı, geri dönmek zorunda kaldık. Ertesi gün tekrar Samsun'dan bindik vapura, açıldık denize, hava bozdu döndük Samsun'a....
Konuşma aynı şekilde üç dört defa tekrarlanır. Yargıç bakar ki, açılıp dönmeler hiç bitmek bilmiyor. Kızar:
- Bırak Samsun'u ... İstanbul'a gel İstanbul'a...
Temel:
- Yağma yok sayın yargıç İstanbul'a geleyim de asın beni değil mi?






 

21 Aralık 2014 Pazar

Benim Şarkılarım (3)

1. Gece Yolcuları  -  Unut Beni



2. Gece Yolcuları  - Hüzün



3. Gece Yolcuları - Seninle Bir Dakika


4. Sertap Erener -  Hadi Yüreğim Ha Gayret



5. Gülay - Cesaretin Var mı Aşka 



6. İrem Derici - kalbimin tek sahibine








12 Aralık 2014 Cuma

Tuğçe Albayrak ve Nefret Suçu

İstisnası var mı bilmiyorum. Ama Türk yazılı ve görsel medyası, 15 Kasım 2014 günü Almanya'nın Offenbach kentinde meydana gelen -çok üzücü- bir haberi, kamuoyuna duyururken nefret suçu isledi, hem de günlerce.
 
O gün, bir restoranda tacize uğrayan iki (Alman) kıza yardım etmek isteyen Tuğçe Albayrak (isimli Türk kızı), tacizci (Sırp asıllı) gençlerden birinin saldırısı sonucu ağır yaralanarak bir süre yoğun bakımda kalmasına rağmen hayatını kaybetti.
 
Yukarıdaki paragrafta parantez içine aldığım üç sıfat var. Haber metninde bu sıfatların hiçbirinin yer almasına ihtiyaç olmadığı halde kullanılmış olması, haber dilinin alışkanlıklarını göstermesi bakımından gösterge niteliği taşır.
 
Saldırganın Sırp olduğunun vurgulanması, katilin ölümle sonuçlanan fiilini önemsizleştirip katil üzerinden bütün bir Sırp milletini suçlama maksadı taşır. Sırplar böyledir işte: katil! denmek istendi. Bu mesajı algılamamız, buna inanmamız istendi.
 
Bu mesaja inanmadığım gibi medyada halen aktif görev yapmakta olan bu akla saygı da duymuyorum. Eve götürdükleri ekmekte masumların ahı var.
 
Aradan biraz zaman geçmiş olsa da tarafımı belli etmek üzere bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı duydum.
 
Tuğçe Albayrak, davranışı üzerinden hakkında "çağımızın şövalyesi" ünvanını kullanabileceğimiz asil bir insan. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine de sabır diliyorum.
 
 

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...