İddialı, ego merkezli bir örgüt adı olarak Tahşiye kelimesinin seçilmesi, en az Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Örgütü adı kadar saçma ve kullanışsız görünüyor. Tahşiye, dipnot demek, çünkü.
Yazıdan bağımsız, tek başına bir "dipnot" fikri, garip olacağından; tahşiye, yazının ardılı ve anlam itibariyle -yazıya göre-ikincil önemdedir. Buradan hareketle, Tahşiye adını alan grubun, kendini bu "gerçeğe" uygun konumlandırdığını düşünüyorum. Yani kendilerine koydukları ad ile mütevazı davranıyor ve asıl ilgiyi, ilgilendikleri metne (Risaleyi Nur’a) yansıtıyorlar.
--------------------------------
Sahibi olduğu medya organlarında 14 Aralık 2014 günü yapılan Tahşiye Soruşturması ile kendini akıllı; başkalarını salak yerine koymaya cüret eden ve tüm gücünü olguları çarpıtıp yanlış algılar oluşturmaya harcayan ekibe; bütün bu çabalarının büyük resimde tasfiye edilmekte olan topluluğu dağılmaktan ve normalleşmeye dönüşmekten kurtarmaya yetmeyeceğini öngörerek aşağıdaki fıkrayı gönderiyorum:
Temel İstanbul'da birisini öldürmüştür.
Yapılan duruşmada yargıç sorar:
- Anlat bakalım, neden elini kana buladın?
Temel cevap verir:
- Samsun'dan açıldık, derken hava patladı, geri dönmek zorunda kaldık. Ertesi gün tekrar Samsun'dan bindik vapura, açıldık denize, hava bozdu döndük Samsun'a....
Konuşma aynı şekilde üç dört defa tekrarlanır. Yargıç bakar ki, açılıp dönmeler hiç bitmek bilmiyor. Kızar:
- Bırak Samsun'u ... İstanbul'a gel İstanbul'a...
Temel:
- Yağma yok sayın yargıç İstanbul'a geleyim de asın beni değil mi?