12 Şubat 2015 Perşembe

Kişisel Bir Başarı Hikayesi: Finansman Fonu

İşimiz Kredi Değerlendirmesi yapıp raporlamak. Bankacılık sektöründe fordist uygulamaların yeni başladığı bir dönemdeyiz. İşlerin kısımlarına bölünerek basitleştirildiği, ruhundan arındırıldığı; personelin piyasada karşılığı olmayan “yeni iş”lerle ilgili tecrübelerinden dolayı giderek işyerine bağımlı olduğu bir ortamın temelleri atılıyor. İşveren açısından yeni durum, görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanmış yeni iş pozisyonları, personelin kimlik ve kişiliğinden bağımsız, kimseye muhtaç olunmayacak bir yapı sunacak. Bağımsız yönetim, bağımlı personel.

Krediler servisinde fordizm uygulaması henüz yok. Geniş anlamda tanımlanmış işin, A’dan Z’ye tüm süreçlerinde varım. Teoriyle pratiği birleştirmişim, sorsalar da üstadım, sormasalar da. Problem yok yani. Bütün bir iş, konfor alanımda.
İşyerinde bir öğleden sonrası, Kurumun matbu mali bilgiler dökümanının bilanço sayfasında özkaynaklar kısmında hiç kullanmadığımız, dolayısı ile de farkında olmadığımdan hakkında hiçbir şey bilmediğim bazı kalemlerin varlığını keşfediyorum: Yenileme fonu, Maliyet fonu, Finansman fonu.

Öztin Akgüç hocanın sektördeki tüm aktörlerin başucu eseri olan Mali Tablolar Analizi isimli kitabına uzanıyor elim. Okuyorum. Finansman fonu, özellikle ilgimi çekiyor. Yatırım Belgesine sahip olan şirketlere, önümüzdeki yıl yapacakları yatırımlarla ilgili içinde bulundukları yıl, vergi ertelemesi sağlayan bir imkan bu. Biz de leasing-finansal kiralama yapan bir bankayız ve elimizde orijinali müşterilere ait, kurum adına ciro edilmiş yatırım teşvik belgeleri var. Tam bu mevzuat hükmünü uygulayacak ve doğrudan vergi avantajı sağlayacak durumdayız.
Heyecanla durumu bir başka uzman arkadaşla paylaşıyorum. Mutabık kalıyoruz. Kurum, finansman fonu ayırıp vergi avantajı sağlayabilir. Ama daha önemlisi, ilk kez vergi avantajı sağlayacak finansal bir enstrümanın, tarafımızca keşfedilmesi.

Hemen, muhasebe müdürümüzün yanına gidiyoruz. Her zamanki gibi çok yoğun. Amerikan sistemi, açık ofis... ses, enerji gibi paylaşılıyor. Durumu özetliyor ve finansman fonu ayırmamızın yararlı olacağını söylüyoruz. Bizi dikkatle dinliyor. Günlük rutini yönetmekten mevzuatın bu boyutu ile ilgilenemediğini, konuyu araştıracağını ve departman olarak kendilerinin fark etmeleri gereken bir hususu bizim keşfetmemizden duyduğu memnuniyeti, hiçbir kıskanma belirtisi göstermeden, mütevazı bir biçimde ifade edip bizi kutluyor.

İyi hukukçular ve muhasebeciler böyledir. Ne kadar emin olurlarsa olsunlar, “ben bir kitaba bakayım, seni sonra arar, kanaatimi söylerim” derler. Mesleki hassasiyet, belki bir anlamda da mükemmeliyetçilik... Tehdit odaklı bir iş yapıyorsanız, bir kez daha kontrol ediyor olmanız anlaşılabilir bir tutumdur.
Sonra bizi arıyor, müdür bey. Sonuç, olumlu. Kurum o yıl, finansman fonu ayıracak ve kurumlar vergisinde düzenlendiği şekliyle vergi ertelemesine gidecek. Bana ve arkadaşıma da bu keşfimizden dolayı ikramiye veriliyor.

Bu hatıranın bugün için anlamı nedir?
Öğrenmenin sonu yok, olmamalı da zaten. Konfor alanlarının dışında gezinmek kaydıyla şüphesiz. Yıllar sonra yöneticisi olduğum şirkette yenileme fonu uygulaması da yapmak nasip oldu.

Benim zirve deneyimi yaşadığım, kendimi bireysel olarak gerçekleştirdiğimi fark ettiğim olaydan biri de budur. Evet, o bendim, merakını diri tutup keşfeden, paylaşan, başaran…

 

 

11 Şubat 2015 Çarşamba

Mevlüt Bayraktaroğlu Anekdotları-1

BİRİNCİ ANEKDOT
Çalıştığı dönemde kurumun en güzel kızlarından biriydi. İşini değiştirdi ve bir banka şubesinde kredi kartı sorumlusu olarak çalışmaya başladı. İşini yapmak üzere gittiği bir televizyon kanalında, tanınmış bir şovmenden çıkma teklifi aldı. Bu, güvenilir bir yorum almak için yeterli nedendi: Mevlüt'ü aradı. Kızların baba şevkati gördüğü biri olan Mevlüt, hikayeyi bütün ayrıntılarıyla dinledikten sonra tavsiyesini verdi: Tanırım öylelerini dedi, skorel tiplerdir bunlar. Sen onun için n+1'sin, yani bir sonra gelen. Senden sonra gelen de olacaktır, senden önce gelenler olduğu gibi. Önemsenecek bir teklif olarak durmuyor yani. Şutla GİTSİN!!!

İKİNCİ ANEKDOT
90'lı yılların başında faizsiz finans kurumunda çalışmanın bir zorluğu, kar payı ile faiz arasındaki niceliksel benzerliğin niteliksel olarak da var olduğuna dair sığ ve yanlış algının, müşterilerin bir kısmı tarafından sırf bizi incitmek için imkan buldukça kullanılmasıydı: Çeşitli vade ve taksit seçeneklerini yazdığımız tekliflerimizi, kendilerince aleyhimize delil olarak kullanmak isteyenler, teklif setini gösterip: "faizi kaç bunun" diye sorarlardı. Mevlüt 'ün bu tarz sorulara standart cevabı, "arktanjant 13" olurdu. Trigonometrik bir ifade olan arktanjant 13, elbette sorunun cevabı olmaktan çok, sorunun kendisini anlamsız kılmaktaydı. Çoğu zaman müşteri beklemediği bu cevabı anlayamaz, mealen sorusunu yinelerdi: Pardon? Bu durumda Mevlüt 'de, kendinden emin bir ses tonu ile cevabı tekrar ederdi: arktanjant 13. Bu ısrar karşısında müşteri, haaaa... jesti ile mevzuyu kapatırdı.

7 Şubat 2015 Cumartesi

Güftesi Yahya Kemal Beyatlı'ya ait bestelenmiş şarkılar


1- Nesrin Sipahi > Endülüste Raks

 

2- Müslüm Gürses > Sessiz Gemi
 
 
3- Gönül Aköz > Körfezdeki Dalgın Suya Bir Bak Göreceksin

4- Muazzez Ersoy > Dönülmez Akşamın Ufkundayız


5- Umut Akyürek > Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul

6- Elif Ömürlü Uyar > Kandilli yüzerken uykularda





Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...