29 Ağustos 2016 Pazartesi

Müdehalenin Ardından Suriyenin Geleceği

Ülkemiz içinde çeşitli şehirlerde abartılı terör eylemler, suikast girişimleri yapılıyor.
ABD, muhtemelen son bir yıldır Türkiye'de Fetö'nün darbe yapacağını bildiğinden yeni işbirlikçileri olarak Türkiye'de Fetöcüleri, Suriye'de de PYD'yi seçti, bu süre içinde Türkiye'deki mevcut yönetimi de olaylara karışmasın diye söylem düzeyinde (tutulmayacak sözler vermek gibi) oyalamakla yetindi.
Haziran başında Menbiç Saldırısı ile PYD, Türkiye'nin dönem itibariyle kırmızı çizgi olarak beyan ettiği Fırat'ın batısına geçmiş oldu. Türkiye'deki darbe, henüz kuvveden fiile geçmediğinden Türkiye'nin Menbiç yürüyüşünde PYD'ye saldırmaması için ABD, bir saptama yaptı, bir de söz verdi. Saptama, Menbiçi kuşatanın PYD değil PYD'nin de içinde bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri adı verilen bir koalisyon olduğu yalanıydı. Söz de, Menbiç alındıktan sonra PYD'nin burayı bırakıp Fırat'ın doğusuna geri çekileceği vaadiydi. Nitekim, Menbiç'in alındığının ilan edilmesi bile Türkiye'deki darbe tarihine göre geciktirilmiş olabilir. 
Tabii, gerek söz, gerekse saptama, PYD'nin sorunu değildi; PYD, üzerine düşeni yapmış, Fırat'ın batısına geçerek Menbiç'i almış ve şimdi durumun meşrulaştırılmasını bekliyordu. Geri çekilmek, PYD'nin verdiği bir söz olmadığı gibi istediği bir hamle de değildi. 
ABD, kendi para birimi olan dolar'a benziyor: gerçek değeri 3 cent'i geçmeyen bir kağıt parçasına insanlar, üzerinde 100 dolar yazdığı için bu değeri veriyorlar.
Obama, Amerikan emperyalizmi rüyasının sonuçlarını, ülkesine tabutlarda cansız bir şekilde dönecek askerler üzerinden ödemek istemediğinden, üvey evlat edindiği PYD ile en azından bu yılın Kasım ayındaki başkanlık seçimlerine kadar birlikte yürümek tercihinde. Yani üç centlik ABD değerini, PYD sayesinde 100 dolarlık bir etkiye kavuşturmuş oluyor.
Ancak PYD, ABD ile konjonktürel bir işbirliği yaptığını ve kendini kullandırmaya devam ettiği müddetçe, ABD nezdinde bir değeri olacağını biliyor. O nedenle 'şimdi genişleme, genleşme zamanı' diyerek dünyada üretilmesi mümkün olmayan 'toprak maksimizasyonuna', işgale ağırlık veriyor. 
Hani ileride suların durulacağı dönem geldiğinde; elindekinin bir kısmını verdiğinde, kalan diğer toprağın üzerine; 80'lerin başında daha ortada photoshop filan yokken, stajını komşunun okumuş bir akrabasının referansıyla bulduğu bir reklam ajansında yapmış, asker kaçağı bir sosyopat amatörün grafiğini çizdiği, düzenleme yoksunu görseli, çaresizlikten bayrak diyerek göndere çekmenin hayalini kurmaktadır.
Türkiye, hayli zamandır pişirdiği Cerablus'a Özgür Suriye Ordusu ile birlikte girme senaryosunu, meşruiyet zemininde tutmak, kaş yapayım derken göz çıkarmamak, evdeki bulgurdan olmamak için bölge ile ilgili neredeyse tüm devletleri bilgilendirdi. Operasyonun başlayacağını artık herkes biliyordu ancak bunun bilinmesinin ilerleme esnasında ilave direnç dışında bir probleme vesile olması beklenmiyordu, nitekim öyle oldu. 
Türkiye, PKK koridorunu da kesen Cerablus operasyonuna başlayınca ilk tepki, bilenler için hiç de şaşırtıcı olmayacak bir biçimde PYD'den geldi. Salih Müslim adındaki PYD yöneticisi, fiziki bedeninin sınırlarını zorlayan bir duygusallıkla bu coğrafyanın tepkisel çocuklarından biri olduğunu ortaya koyan "erkeksi" (!) açıklamalar yaptı, Türkiye'ye meydan okudu. Aradan çok geçmeden Müslim, aklı başında birilerinden azar işitmiş olmalı ki bu defa Amerikan Dışişeri Bakanı Kerry, PYD'nin Fırat'ın doğusuna çekileceğini açıkladı. Ancak bölge hareketten önce söylemin iktidar olduğu günlere girdiğinden Kerry'nin bu açıklamasını, bir tespitten çok, PYD'ye söylenmiş bir mesaj, hatta öneri olarak görmek gerekiyor. 
Türkiye; PYD, Menbiç'i terk etmedikçe Suriye'de derinleşmek, Menbiç'i de ele geçirip PKK koridorunu iyice güdük bir proje haline getirmek istiyor.
Türkiye'nin Işid'le mücadelede PYD'yi kısıtlayan sonuçlar alması, Fırat'ın batısındaki temizliği izleyen dönemde doğusuna da operasyonel ilgi duyacağı anlamına geliyor. 
Kasım ayındaki yeni Başkan'ın seçimine kadar kendini PYD üzerinden ifade etmeye çalışan ABD'nin söylem düzeyinde 100 dolarlık ancak eylem düzeyinde 3 centlik etki gücü, Türkiye'nin önünde yeni fırsatlar açıyor. Bütün bu Işid ve PYD temizlikleri, son tahlilde Suriye'de Esat'ın kişi olarak gideceği ve Suriye toplumunun koftiden bir demokrasi tecrübesi yaşamasıyla sonuçlanacak gibi görünüyor. 
Ancak bu anlatıma ket vurabilecek bir faktör var: Türkiye içinde sıklıkla halen yaşanan ve   yaşanabilecek her açıdan abartılı teröristik faaliyetler. İnsanımızı, çaresiz hissettirecek bu bombalı eylemlerin 'uygulama failinin' sahada düşman kardeşlermiş gibi görünen ancak gerçekte/son tahlilde öyle olmayan PKK, PYD, Işid olduğu meydanda. Üstelik bütün bu örgütlerin kuklacısının da ABD'inde konuşlanmış bir hizip olduğu da ortada. Buna direnebildiğimiz ölçüde kendi politikalarını uygulayabilen bir ülke olacağız. Bize vatandaş olarak düşen görev, kendimizden farklı kimlikler taşıyan vatandaşlarımızla aramızda bir ayırım ve farklılık gözetmemektir. Kalanı, Hükümetimizin izleyeceği politikalar sınıfına girer.
Bu analizde Rusya'ya hiç değinmedim. Rusya, kanaatimce Türkiye'nin kendisine şeffaf davranmasını istiyor ve hatta bunu yeterli buluyor. Unutmayalım, Osmanlı Ermenilerini ayaklandırıp kendine bağlamak isteyen Rusya'ya en büyük engel İngiltere'den gelmişti. İngilizler, zayıf bir Osmanlı, Rusların sıcak denizlere inmesini daha fazla geciktirmez, bunu ancak bağımsız (özellikle Rusya'dan bağımsız) bir Ermenistan yapabilir deyip; ne alakaysa(!) içine Trabzon, Giresun, Ordu gibi Ermeni etnik kimliği ile ilgisi olmayan alanları da içerecek şekilde çizdiği haritaya 'Büyük Ermenistan' projesi adını vermişlerdi. 
İşte Suriyedeki PKK/PYD devlet hayali de Rusların sıcak deniz emellerine Büyük Ermeni projesinden sonra verilmiş ikinci bir Batı seddi niteliğindedir. Rusların bunu gördüğü ve tavrını konjonktürel olarak değişken belirlediği kanaatindeyim. 

Gülen'in Suçunun İspatı

Bir kişinin suç işleyip işlemediği, teknik bir konudur: delillere bakılır ve ilgilinin bu deliller bağlamında 'o suçu' işleyip işlemediğine karar verilir.
Bir kişinin, ilgili suçu kendi adına değil de bir kurum, örgüt ya da devlet adına işlediği iddiasının, teknik düzeyde ispatı ancak çok istisnai hallerde mümkün olabilir:
Antetli kağıta yazılmış açık bir emir, yazının ekine iliştirilmiş; imza sahibinin bu hususta yetkili olduğunu gösteren imza sirküleri, ve yazılı emir belgesindeki ıslak imzanın ilgilisince atıldığına dair bir uzman kurulunun raporu veya
vicdan azabını ısrarlı bir itiraf ile gidermeyi isteyen, herkesin bir şekilde tanıdığı, dolayısı ile beyanın yeterli olacağı örgütçü, sivil, siyasi, sivil ya da askeri bürokrat itirafı...
Bunlardan bir ya da birkaçının varlığı, suçu işleyenin, adına hareket ettiği kurum veya devleti, o suç kapsamında temsil ettiğini tevsik eder.
Peki FGülen gibi suçu teknik düzeyde -eline silah alarak ateş etmek gibi- bizzat işleyen değil de azmettiren, olaya liderlik eden birinin olayla ilişkilendirilmesi nasıl olacak? Kurumlardaki prosedürün aynısı, tekrar edelim: Antetli kağıtta yazılı emir + imza sirküleri + imzanın gerçek olduğuna dair uzman kurulu raporu ya da bizzat FGülen tarafından itiraf!
Burada bir duralım: ABD ve Fetö yetkilileri ile her ikisinin Türkiye'de ikamet eden sempatizanlarının pazarladığı gibi değil çünkü.
Açıktır ki, kurumun ya da bir örgütün suçlandığı durumlarda suçlayandan teknik düzeyde belge, bilgi istenmesi, ipe un sermektir. Burada ayak izlerine bakılarak bu yapıp etmelerin büyük resimde ne tür sonuçlar doğurduğuna bakmak yeterlidir. Olayın örgüt üyeleri ya da sempatizanı kişiler tarafından yapıldığının ortaya çıkması, asıl failin örgüt olduğunu göstermesi bakımından yeterlidir.

Devleti Yönetmeye Talip Olmak?

İttihatçıların isyanı sonrası meclisin açılma ve anayasanın yürürlüğe girmesi talepleri, Abdülhamit nezdinde kabul görünce; Selanik ve Makedonya'dan İstanbul'a gelen ittihatçı kadroya ilişkin İngiliz Büyükelçisi Sir Gerard Lowyher, Londra'ya yazdığı raporda şu ifadeleri kullanır: "ülkeyi bir komitenin, yani bir grup iyi niyetli çocuğun yönettiği düşünülürse, doğrusu işler enikonu iyi gidiyor."
Heva ve hevesinden başka devletin kendisine verdiği rütbe, silah ve yetki dışında belki bir karakteri bile olmayan kifayetsiz muhterislerin devleti yönetmeye talip olması, az rastlanır bir cür'et midir? Fetö'den Dhkpc'ye, Kürdistan işçi partisinden ataerkil hemşehricilik ya da okuldaş kayırmalarına, ülkemizin yönetsel hastalığı ve kör talihidir, bu.

Batı'nın Bakışı

Geniş anlamda Avrupa Birliği, Rusya ve ABD'nin günümüzde de geçerli olduğunu düşündüğüm, 'Devletimize sistemik bakışı' ile ilgili Sevr Anlaşması üzerinden bir değerlendirme yapmak istiyorum. Topraklarımızın paylaşımı dışında kalan Sevr hükümlerine göre:
"- Boğazlar askerden arındırılacak ve uluslararası bir komisyonun kontrolüne verilecek,
- Osmanlı ordusu, ellibin kişi ile sınırlı olacak ve donanmada yalnızca kıyı savunma gemileri olacak,
- Sıkı durun, (ittihat ve terakkini...n, dünya savaşına katılırken kaldırdığı) kapitülasyonlar yeniden canlandırılacak ve yabancı tacirlerin yararına işlemeyi sürdürecek,
- Britanya, Fransa ve İtalya, Osmanlı bütçesini ve kamu borçlarını hep birlikte kontrol edecekler."
Her birinde önemli hususlar kodlanmış.
Adamlar koskoca imparatorluğu dağıtmış, unufak etmiş, Yunan'ı Anadolu'yu işgale yönlendirmiş, Ermenistan'ı kağıt üzerinde de olsa inşa etmişler ama yok!.. hala akılları kapitülasyonlarda; kapitülasyonların sürmesini şart koşmuşlar. Bu kapitülasyonların nasıl bir tadı varmış ki damaklarında kalmış, unutmamış, anlaşmaya derc etmişler.
Güler misin, ağlar mısın? Temel'in NewYork'ta yaptığı inşaatta -asıl kar bundadır diyerek sürekli kaçak kat çıkmak istemesi gibi cesedimizden bile ticari kazanç elde etmek istemişler.
Tarih, şayet vicdanını baskılayıp, zorla yönlendirmezsen sana dostunu, düşmanını en yalın bir biçimde gösteren resimli bir katalog kitabı gibi işlev görür.

Darbe sonrası AB Mesajları

Tayyip Bey, 'Demokrasi Nöbetlerine' ara verdiği veda konuşmasının sonunda; idam konusunu gündeme getirdi ve Meclisin bu konuda kanun çıkarması halinde kendisinin de gerekeni yapacağını -onay mekanizmasını çalıştıracağını- açıkladı.
Tayyip Bey, yıllardır Avrupa Birliğine giriş konusunda inisiyatifi elinde bulunduran Birlik'i, en güçlü olduğu yerden vuruyor:
-Türkiye ile ilgili haberleri, kendi doğrudan haber alma kaynakları yerine Fetö ve etnik terör örgütü süzgeçlerinden tedarik eden,
- empati konusunda hiçbir esnekliği bulunmayan,
- büyük resim konusunda görme özürlü,
teknokrat bir kadro tarafından yönetilen Avrupa Birliğinin, kendini idam gibi teknik bir konuya endekslemiş olması nedeniyle hareket alanını iyice daraltıp Türkiye'yi denetimlerinin dışına itecek bir gelişmeye doğru sürüklendiğini görüyoruz.
Türkiye'deki vesayet odaklarına karşı demokratların bir çeşit emniyet supabı niteliğinde gördüğü Avrupa Birliği, Fetö ve etnik terör örgütüyle geliştirdiği organik ilişkiler nedeniyle mevcut bürokratik kadrosunu yenilemedikçe - ki, bu durum bizim etki alanımızda olan bir tasarruf olmadığından gerçekleşmesi de mümkün değildir- ülkemiz için artık bir cazibe merkezi fonksiyonu taşımamaktadır.
Türkiye iç siyaseti açısından AB'den çıkma kararı verilmesi, yurt içi ve dışından gelecek tepkileri yönetme bakımından çok zorlu bir sürecin yaşanacağını, ciddi bütçeli PR'lar ile karşı saldırıların göğüslenmesi gerektiği açıktır. Bunun yerine adaylık sürecinin bizzat AB tarafından sonlandırılması, ancak bugünkü AB Bürokratları gibi gerçekte ne yaptığından habersiz -Türkiye gibi her an fabrika ayarlarına dönmek suretiyle kontrol dışına çıkma potansiyeli taşıyan bir ülkenin serbest bırakılması- ufuksuz bir kadronun sorunsuz bir biçimde başarabileceği büyük bir olay olacaktır.

Tabanca Filminden Ego Konuşmalaı

Kendinizle ilgili bilmediğiniz bir şey vardır, varlığını bile inkar edeceğiniz bir şey, ta ki, bir şey yapmak için geç kalana kadar,
Sabahları uyanmanızın tek sebebi budur, aşağılık patronunuzdan acı çekmenizin nedeni, döktüğünüz kan, ter ve gözyaşının…
Çünkü bütün bunlar, insanların size aslında ne kadar iyi, çekici, cömert, komik ve akıllı olduğunuzu bilmelerini istediğiniz içindir.
“Benden ister korkun, ister saygı duyun ama lütfen özel olduğumu düşünün.”
Bağımlılığımız ay...nı, hepimiz onaylanmış keşleriz,
Onaylanmış keşleriz biz, hepimiz sırtımızın sıvazlanmasını, küçük hediyeler almayı severiz,
Ödülünü parlatan şu rozetli çocuğa bakın; parılda çılgın elmas, parılda, Takım elbiselere sarılmış maymunlarız biz, beğenilmek için yanıp tutuşan
Bunu bilseydik, böyle yapmazdık, birileri bunu bizden saklıyor.
Ve ikinci bir şansımız olsa şunu sorardık: Neden? Neden hala hayattayım? Bilmemi istemediğin nedir?
Tabanca (2005) Filminden

Fuller Narsizmi

Graham Fuller, 2006 yılında 'kuzu postundaki kurt' hakkında "zararsızdır, şiddetle işi yoktur, eğitimle ilgilidir" vb, iyimser notlar yazdığı bir raporu, yeşil kart başvurusu yapmış olan Gülen'in, ülkede oturmaya devam edebilmesini sağlamak üzere ülkesindeki resmi kurumlara sunmuştu. Karşılığında ne aldığını bilmiyoruz ancak Fuller'in aradan geçen onca sürede bütün bu olan biteni (17/25 Aralık hukuk darbesi, askeriye ve diğer kamu bürokrasisinin sahte delillerle tasfiye edile...rek kendisinin kadrolaştığının tespiti, soru çalmak, gizli kamera vb delil üretimi, son olarak da askeri darbe girişimini) olduğundan başka türlü görmek istemesi, dolayısı ile başlangıç raporundaki olumlu kanaatleri için özür dileyeceği yerde uzman narsistliği içinde haklı çıktığını ve hepimizi olayları yanlış görmekle itham eden bir makale kaleme alması, Cerahat Cemaati Hareketinin CIA ve ABD ile hem kurumsal hem de bireysel düzlemde organik bağlar kurduğunu teyit etmesi bakımından önemliydi.

Bilgi Kirliliği

Çok sayıda haberin arka arkaya servis edildiği, bulanık bir ortamdan geçiyoruz. Cerahat cemaatiyle ilgisi olmayan kimi kişi ya da kurumların iftira atılmak suretiyle itibar kaybına uğratılması isteniyor. Iftiraya ve yalana alet olmamak için dikkatle ve özenle hareket etmek gerekiyor.
28 Şubat'ta İhlas Holding'te Enver Ören'e de sık sık askerin kendisi hakkında ne düşündüğü konusunda ürkütücü haber servisleri yapılırdı. Bunların çoğunun yalan dolan olduğu, haber kaynaklarının kendilerini istihdam ve kaynak temin etmek üzere bunları bizzat uydurdukları sonradan anlaşıldı.
Inanılmaz sayı ve çeşitte imal edilmiş, mesnetsiz, yönlendirici haber paylaşımı yapılıyor.
Üretimiyle ilgilenmeyenler, ticaretiyle (paylaşımına) da ilgilenmezlerse, mal şarlatanların ellerinde patlar.
Bu sefer bırakalım öyle olsun.

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...