Halil Cibran'ın arkadaşı, Yusuf El-Huveyyik anlatıyor:
Louvre Müzesinden çıkıp Seine kıyısında yürümeye başladık.
Eski kitaplara, sanatsal resimlere bakıyor, sohbet ediyorduk. Kederli akşam,
sihirli sıcak renklerini sarmaktaydı Paris’in üstüne. Cibran akşamın bir
parçasıymış gibi endişeli ve üzgündü. Bir ara bana dönüp şöyle dedi:
-Benjamin Franklin yirmi beş yaşında hikmet ve marifetin
zirvesine ulaşmayı koydu kafasına ve istediğine ulaştı… Oysa biz yirmi yedi
yaşındayız. Büyük emellerimiz var, ama hangisini gerçekleştirebildik? Allah
aşkına söyle Yusuf, sence bende düzeltebileceğim bir eksiklik var mı?
Aynı masumlukla cevap verdim:
-Ben de aynı soruyu sana soruyorum, Cibran.
Bu sıralar ruhi durumumuz tamamen böyleydi işte. Bütün
bunlar sanki daha dünmüş gibi çok iyi hatırlıyorum.
(Yusuf El-Huveyyik, Halil Cibran’la Anılarım, sh.36)
Şimdi kendinize dönüp sorun : Kendinizde düzeltmek istediğiniz bir eksiklik var mı? Sonra samimi bir arkadaşınıza, Cibran'ın sorusunu yöneltin: Sence bende düzeltebileceğim bir eksiklik var mı? Cevap almadan sormayı bırakmayın. İnsan kendini öteki/bir başkası üzerinden tanımlar. Başkasının size dair görüşü kendi olma yolunda değerli bilgiler içerir. Düzeltelim eksikliklerimizi, düzeltelim kendimizi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder