Parçalanmak endişesi, Türkiye'yi gerçekten parçalarına ayırır, küçültür. 20.yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan budur.
Türkiye, Büyük Türkiye'den, Osmanlı Ailesinin yönettiği ülkeden geriye kalan kısmın adıdır.
Anakaradan kopan tüm diğer parçaların belleğinde; bir zamanlar, İstanbul Merkezli bir Türkiye'nin parçası oldukları bilgisi mündemiçtir.
Ne kadar manipule edilirse edilsin, bu anakaradan kopan ülke ve kardeş halklar, hem fiziksel hem de kültürel varlıklarının “Osmanlı yumuşak gücü”nün gölgesinde serpildiğini bilirler.
Türkiye'nin genişlemesi, tarihte defalarca kez görüldüğü gibi bir toprak kazanımı demek değildir. Bunu büyüme gören fetihçi anlayış sahibinin, kendini muktedir olduğu (ya da adil, fark etmez) sanrısından ya da romantizminden kurtarması, sorgulaması, -bir dost tavsiyesi olarak başka gelişmeler dışında- kendi kişisel psikolojik sağlığını kazanmak bakımından da yararlı olacaktır.
Kendini ve yalnız kendi toplumunu kurucu, kuşatma ve kontrol etme hakkını elinde tutan; diğerlerini çocuksu, yetersiz, kontrole muhtaç gören anlayış, kişisel saha tecrübesi eksikliğini telafi etmenin yollarını arasın bulsun, anakronik olmaktan çıksın, zihin olarak bugüne gelsin. Hangi kriteri esas alırsanız alın, seküler bir ifade olarak insan topluluklarının birbirinden üstünlüğü yoktur. Bu prensipte netleşmeli ki, gizli ajandalı sömürücü beyaz adam efsanesi kendini yeniden tekrar etmesin.
Çağdaş bir düşünce olarak Türkiye'nin genişlemesi, etki sahasının artması, genleşmesi demektir. Bugün Türkiye'yi yöneten kadronun Afrika'da, Asya'da IHH, Yeryüzü Doktorları, Yardımeli Derneği ve adını sayamayacağım irili ufaklı pek çok yardım teşkilatının önünü açması, TİKA üzerinden ata mirasını imar etmesi, yer yer kardeş halkların yararına ekonomik sonuçları olan projelere imza atması gibi faaliyetleri ile Türkiye'nin genişlemesini misyon edindiğini görüyoruz.
Önceliğin tarihte bir dönem Türkiye'nin bir parçasını oluşturmuş coğrafyalarda bulunan ülke ve kardeş halklarda olması kaydıyla küresel ölçekte mevcut bulunan ülke ve halklarla talep etmeleri halinde işbirliği temelinde ve elbette imkanlar ölçüsünde balık tutma bilgisinin paylaşıldığı, dolayısı ile muhatapça kaynak optimizasyonunun sağlandığı yeni bir çalışma düzeni, Türkiye'nin genişlemesinin en sağlıklı yolu olacaktır.