13 Temmuz 2016 Çarşamba

Gece Edebiyatı

Serbest Fırka'nın kurulmasından itibaren kontrol dışına çıkarak yoğun bir halk teveccühüne mazhar olması, başta oyunu kuran Atatürk ile İnönü ve CHP çevresini kaygılandırmakta, kendilerini hadiseye vaziyet almaya sevk etmektedir.
Serbest Fırka'da çalışmak üzere bizzat Atatürk tarafından görevlendirilen Ahmet Ağaoğlu'nun hatıralarında Akademisyen İsmail Hakkı Bey ile ilgili paylaşmak istediğim bir anı var.
İsmail Hakkı Bey, Serbest Fırka'nın gayriresmi yayın organı Yarın Gaze...tesinde bir yazı yazarak Atatürk'ü Mikelanj ve yine bir rönesans sanatçısı Dölakruva ile mukayese ederek 'ben Halk Fırkası Reisi Gazi'yi değil, memleketi kurtarmış olan Mustafa Kemal'i severim' diyor.
Gazi, okuduklarından hoşlanmaz, öfkelenir. Ağaoğlu'nun Ankara'da olduğunu öğrenince kendisini Çankaya'ya çağırır, makaleyi değerlendirmesini ister. Ağaoğlu da yazıyı beğenmediğini, yanyana getirilmesi imkansız isimler arasında yapılan mukayeseyi anlamsız bulduğunu söyler. Gazi, konuya devam etmez, yemeğe geçilir, konu değişmiştir.
Ancak Ağaoğlu, konuşmalardan İsmail Hakkı Beyin yazısının daha önce de aynı mecliste konu edilerek Dr. Reşit Galip Beyin imza atacağı cevabi nitelikte bir yazının yine aynı mecliste tarafından kaleme alındığını öğrenir.
İsmail Hakkı Beyin bu makaleye cevap vermemesi mücadeleden hoşlanan Gazi'yi 'bir kat daha' kızdırmış, 'baştanbaşa küfür ve tahkirle dolu' ikinci bir makale daha yazılmıştır.
Gazi, 'beni müdafaa için bu makaleyi imzalar mısın?' diye sorunca Ağaoğlu, etrafındaki bakışların da olumlu yönlendirmesiyle 'çok içilmiş, bütün muvazeneler bozulmuştu' diyor, kabul eder, derhal kalem kağıt getirilir, yazıyı imzalar.
Sonra Gazi'nin direktifiyle iki yazı daha yazar. Ilki telgraftır: Parti Başkanı Fethi Bey'e, İsmail Hakkı Bey'in partiden atılıp üniversiteye dönmesi önerisi dile getirilir. Diğeri de yine Fethi Beye, İsmail Hakkı Beyi eleştiren daha ağır hücumların olduğu uzun bir yazı. Gazi ne söylediyse yazmıştır. Bitince yazılar temize çekilip gönderilir.
Sabah saatlerinde evine dönen Ağaoğlu, huzursuzdur, uyuyamaz. Manevi bir azabın kendisini yaktığını hisseder. İsmail Hakkı Beyi, temiz, hürmete layık bir zat olarak tanımaktadır. Serbest Fırkaya kendiliğinden, vatan aşkı ve hürriyet muhabbetiyle geldiğine inanmaktadır. Ona karşı vaziyet almayı manevi bir ölüm telakki eder. Olayı anlatması için oğlunu İstanbul'a Fethi Beyin yanına gönderir. Kendisi de Reşit Galip Beyin evine giderek dün gece yazdığı telgrafla mektubun geri çağrılmasına ilişkin yardım talep eder.
Doktor, Ağaoğlu'nun çektiği azabı sezince kahkaha ile güler: 'müsterih olunuz, telgraf ve mektup ne gitti ne de gider. Saat üçten sonra yazılan bu gibi yazılara Sarayda gece edebiyatı denir ve hiçbir yere gönderilmez. Yaverler ve katipler bunu bilirler.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...