Haklı olmanın her şeyi meşrulaştırmayacağı, sonsuz davranış serbestisi vermeyeceği tefekkür edilmelidir. Allah rızası için bir tefekkür çağrısı. O kadar zor mu ya :)
5 Eylül 2019 Perşembe
Tepkisel Olmak
Tepkisel olmak, genellikle kendini haklı görmenin zehirlediği duygusal bir atmosfer içinde hareket ederek hitap ya da davranışının yol açacağı artçı sonuçlar üstünde düşünmeden karar almak demektir. Bir düşünce kalıbıdır. Aktif bir tehdit altında kaçma, saldırma, savunma gibi hayatta kalma reflekslerini çalıştıracağı için değerlidir. Ancak bu ifade ve davranış biçiminin belirtilen alan dışında özellikle de toplum içindeki iletişimde kullanımı, çeşitli yanlış anlama ve çatışmalara vesile olduğundan doğru değildir.
Haklı olmanın her şeyi meşrulaştırmayacağı, sonsuz davranış serbestisi vermeyeceği tefekkür edilmelidir. Allah rızası için bir tefekkür çağrısı. O kadar zor mu ya :)
Haklı olmanın her şeyi meşrulaştırmayacağı, sonsuz davranış serbestisi vermeyeceği tefekkür edilmelidir. Allah rızası için bir tefekkür çağrısı. O kadar zor mu ya :)
Yurt Hizmeti ve İslami Vakıflar
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bütçesinden kaynak sağladığı vakıflarla olan protokollerini iptal etti.
Vakıfların özel projeler dışında gelirleri kadar harcama yapmaları esas olmalıyken; onlar, 'kendilerine sempatiyle bakan belediye yönetimlerine öyle ya da böyle siyasi baskı yaparak' sağladıkları kaynaklarla ölçeklerinin çok üstünde hizmet vermek yoluna gittiler.
Bütün organizasyonlarda kural olarak büyüme, her ekosistemde kolay iken küçültmek zordur.
Devasa bir yurt binası. Yurdum çocukları cüzi ücretlerle veya tamamen ücretsiz, buralarda hem bir kaç öğün yemek yiyecekler, hem de yatacaklar. Yurdun temizliği, güvenliği, elektriği, İnternet hizmeti ve su masrafları da vakıf bütçesinden... Var mı vakfın bu harcamayı karşılayacak gücü, akarı? Yok. O zaman belediye devreye girsin...
Bu model, sürdürülebilir değil. Bedelini ödemediğinz hiç bir şeye saygı da duymazsınız, hele de içinde bulunduğumuz zaman diliminde...
Dolayısı ile modelin sosyolojiyi bozan, toplumsal kolektif iradeyi sakatlayan bir tarafı var.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetiminin bu kararı; toplumun, memleketin ali menfaatleri için almadığına eminim. Onlar şimdilik bütçelerini rahatlatmak, vakıflar üzerinden yürüyen bu hizmetleri engellemek ve bu vakıf yönetimlerini toplum nazarında iktidarsızlaştırmak suretiyle rezil etmek istiyorlar.
Muhtemelen Eylül ayı içinde yurt kayıtları alınmaya başlarken bu konu bütün görkemiyle gündeme gelecek, zira hizmetten yararlanan öğrenciler, vakıfların da yönlendirmesiyle önemli protesto gösterilerinde bulunacaklardır. İBB yönetiminin karar alırken, bundan mağdur olacak öğrenci kitlesine alternatif oluşturmamak suretiyle bir ay sonrasında ortaya çıkacak gerçek problemleri görememe ve analitik düşünmeme basiretsizliğini de yakından müşehade edeceğiz. Demedi demeyin.
Vakıfların özel projeler dışında gelirleri kadar harcama yapmaları esas olmalıyken; onlar, 'kendilerine sempatiyle bakan belediye yönetimlerine öyle ya da böyle siyasi baskı yaparak' sağladıkları kaynaklarla ölçeklerinin çok üstünde hizmet vermek yoluna gittiler.
Bütün organizasyonlarda kural olarak büyüme, her ekosistemde kolay iken küçültmek zordur.
Devasa bir yurt binası. Yurdum çocukları cüzi ücretlerle veya tamamen ücretsiz, buralarda hem bir kaç öğün yemek yiyecekler, hem de yatacaklar. Yurdun temizliği, güvenliği, elektriği, İnternet hizmeti ve su masrafları da vakıf bütçesinden... Var mı vakfın bu harcamayı karşılayacak gücü, akarı? Yok. O zaman belediye devreye girsin...
Bu model, sürdürülebilir değil. Bedelini ödemediğinz hiç bir şeye saygı da duymazsınız, hele de içinde bulunduğumuz zaman diliminde...
Dolayısı ile modelin sosyolojiyi bozan, toplumsal kolektif iradeyi sakatlayan bir tarafı var.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetiminin bu kararı; toplumun, memleketin ali menfaatleri için almadığına eminim. Onlar şimdilik bütçelerini rahatlatmak, vakıflar üzerinden yürüyen bu hizmetleri engellemek ve bu vakıf yönetimlerini toplum nazarında iktidarsızlaştırmak suretiyle rezil etmek istiyorlar.
Muhtemelen Eylül ayı içinde yurt kayıtları alınmaya başlarken bu konu bütün görkemiyle gündeme gelecek, zira hizmetten yararlanan öğrenciler, vakıfların da yönlendirmesiyle önemli protesto gösterilerinde bulunacaklardır. İBB yönetiminin karar alırken, bundan mağdur olacak öğrenci kitlesine alternatif oluşturmamak suretiyle bir ay sonrasında ortaya çıkacak gerçek problemleri görememe ve analitik düşünmeme basiretsizliğini de yakından müşehade edeceğiz. Demedi demeyin.
Yurt işleten İslami Vakıfları ötekileştirme
Üzerinden saatler geçtikçe öğrencilere hizmet eden vakıflarla ilgili belge ve bilgiler kamuoyunun takdirine sunuluyor.
Anlaşılan kedi olalı bir fare tutmaya niyetlenmiş olan İBB yönetimi, aldığı bu kararın toplumsal sonuçlarını öngöremeyip ideolojik davranma cüretinde bulunduğu için baltayı fena halde taşa vurmuş görünüyor.
Ömründe yurt işletmemiş İBB yönetimi, vakıflara gönderdiği tahliye yazısında binanın tefrişi ile birlikte kendisine devrini istiyor. Yeni öğrenim yılının açılmasına bir ay, yurt kayıtlarının başlamasına da sayılı günler kala, şu yapılana bakın. Allah'tan mı, maalesef mi, okuyan takdir etsin; beceriksiz başkanların yerine kayyum atanmıyor. Yoksa bu toplumsal barışı zorlayan sorumsuz şahsı, görevinde bir gün tutmamak lazım.
Bu tasarruf, geri dönüşsüz bir gerilimin kaynağı olacaktır. Vakıflar, bir şekilde küçültüp faaliyetlerine devam edecek. Ya vakıflardan hizmet alan öğrenciler?
Şimdi hayatın gerçekleriyle yüzleşmeye hazır ol, Kılıçdaroğlu. Bu karar senden habersiz alınmış olamaz.
Anlaşılan kedi olalı bir fare tutmaya niyetlenmiş olan İBB yönetimi, aldığı bu kararın toplumsal sonuçlarını öngöremeyip ideolojik davranma cüretinde bulunduğu için baltayı fena halde taşa vurmuş görünüyor.
Ömründe yurt işletmemiş İBB yönetimi, vakıflara gönderdiği tahliye yazısında binanın tefrişi ile birlikte kendisine devrini istiyor. Yeni öğrenim yılının açılmasına bir ay, yurt kayıtlarının başlamasına da sayılı günler kala, şu yapılana bakın. Allah'tan mı, maalesef mi, okuyan takdir etsin; beceriksiz başkanların yerine kayyum atanmıyor. Yoksa bu toplumsal barışı zorlayan sorumsuz şahsı, görevinde bir gün tutmamak lazım.
Bu tasarruf, geri dönüşsüz bir gerilimin kaynağı olacaktır. Vakıflar, bir şekilde küçültüp faaliyetlerine devam edecek. Ya vakıflardan hizmet alan öğrenciler?
Şimdi hayatın gerçekleriyle yüzleşmeye hazır ol, Kılıçdaroğlu. Bu karar senden habersiz alınmış olamaz.
Zalimi Kandırmak
28 Ağustosta Tayyip Bey ile Trump arasında geçen telefon görüşmesinde iki ülke arasındaki ortak ticaret hacminin 100 milyar USD'ye yükseltilmesi konusunda mutabık kalındığı haberi kamuoyuna duyuruldu.
Türkiye'nin ABD baskısı karşısında Rusya ile yakınlaştığı, Suriye'de terör örgütlerini destekleyen ABD ile kerhen bir şeyler yapılmaya başlandığı bir dönemde bu haberin kıymeti harbiyesi nedir? İnsana demezler mi, etraf pislik içinde, siz neden bahsediyorsunuz, ne ticareti?
Böyle diyenler, Batılı düşünceyi anlamamışlar, Batılıları motive eden (harekete geçiren), iyi hissettiren konuları bilmiyorlar demektir.
Tayyip Bey, 1001 gece masallarının Şehrazatı gibi, sabah olduğunda kendisini cellada gönderecek olan Sultanın ilgisini çeken öyle güzel hikayeler anlatıyor ve öykünün iç ritmini öyle bir ayarlıyor ki, sabah olmasına rağmen Sultan, adeti olduğu zulmü, öykünün devamını merak ettiği için yapamayıp ertesi gece olmasını bekliyor. Ticaret hacmi vaadi, Trump'ın ilgisini çekip öfkesini ertelemeye matuf, tatlı bir hayaldir.
Batının, Batılı siyasilerin hayatta anladığı, önem verdiği en önemli değer, para ve sömürüdür.
Enteresan gelebilir, hükümleri uygulanma imkanı olsaydı; Türklere, çeşitli işgal ve tahsislerden dolayı kolu kanadı kırılarak küçücük bir coğrafyada yaşama hakkı veren Sevr Anlaşmasının maddelerinden biri, Ittihat ve Terakki'nin 1.Dünya Savaşına girerken tek taraflı olarak kaldırdığı kapitülasyonları yeniden ihdas etmekteydi.
Topraklarımızı parçalayıp, bize kuş kadar bir alan bırakmış olmaları yetmiyormuş gibi akılları fikirleri, kapitülasyon ilan edip sömürülerine devam etmekte kalmış. Bunu görmemiz, bilmemiz lazım ki tarih okumanın bir anlamı olsun.
"Ey Türk, uyan dedim de ben şiirimde,
Uzun uzun esnemekten gayri cevap vermedin..."
Bir ikinci husus, Ankara Hükümeti, Lozan'da müzakereleri yürüten ekibi iki konuda katiyetle sınırlandırmıştı: Ermenilere hiçbir konuda taviz verilmemesi ve kapitülasyonların asla yeniden ihdas edilmemesi. Bu da Türk tarafının kapitülasyonlar üzerinden Batılı bakış açısını bildiği ve ne pahasına olursa olsun aynı hatayı bir kez daha yapmayacağı konusundaki tutumunu ortaya koyuyor.
Türkiye'nin ABD baskısı karşısında Rusya ile yakınlaştığı, Suriye'de terör örgütlerini destekleyen ABD ile kerhen bir şeyler yapılmaya başlandığı bir dönemde bu haberin kıymeti harbiyesi nedir? İnsana demezler mi, etraf pislik içinde, siz neden bahsediyorsunuz, ne ticareti?
Böyle diyenler, Batılı düşünceyi anlamamışlar, Batılıları motive eden (harekete geçiren), iyi hissettiren konuları bilmiyorlar demektir.
Tayyip Bey, 1001 gece masallarının Şehrazatı gibi, sabah olduğunda kendisini cellada gönderecek olan Sultanın ilgisini çeken öyle güzel hikayeler anlatıyor ve öykünün iç ritmini öyle bir ayarlıyor ki, sabah olmasına rağmen Sultan, adeti olduğu zulmü, öykünün devamını merak ettiği için yapamayıp ertesi gece olmasını bekliyor. Ticaret hacmi vaadi, Trump'ın ilgisini çekip öfkesini ertelemeye matuf, tatlı bir hayaldir.
Batının, Batılı siyasilerin hayatta anladığı, önem verdiği en önemli değer, para ve sömürüdür.
Enteresan gelebilir, hükümleri uygulanma imkanı olsaydı; Türklere, çeşitli işgal ve tahsislerden dolayı kolu kanadı kırılarak küçücük bir coğrafyada yaşama hakkı veren Sevr Anlaşmasının maddelerinden biri, Ittihat ve Terakki'nin 1.Dünya Savaşına girerken tek taraflı olarak kaldırdığı kapitülasyonları yeniden ihdas etmekteydi.
Topraklarımızı parçalayıp, bize kuş kadar bir alan bırakmış olmaları yetmiyormuş gibi akılları fikirleri, kapitülasyon ilan edip sömürülerine devam etmekte kalmış. Bunu görmemiz, bilmemiz lazım ki tarih okumanın bir anlamı olsun.
"Ey Türk, uyan dedim de ben şiirimde,
Uzun uzun esnemekten gayri cevap vermedin..."
Bir ikinci husus, Ankara Hükümeti, Lozan'da müzakereleri yürüten ekibi iki konuda katiyetle sınırlandırmıştı: Ermenilere hiçbir konuda taviz verilmemesi ve kapitülasyonların asla yeniden ihdas edilmemesi. Bu da Türk tarafının kapitülasyonlar üzerinden Batılı bakış açısını bildiği ve ne pahasına olursa olsun aynı hatayı bir kez daha yapmayacağı konusundaki tutumunu ortaya koyuyor.
Yine idam meselesi
Rusya ziyareti sonrası Türkiye'ye dönerken gazetecilerin sorularını yanıtlayan Tayyip Beyin, kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda "Açık ve net söylüyorum, benim gönlüm idamdan yanadır" dediği ve konunun öncelikle Meclis'in inisiyatifinde olduğunu ifade etmiş.
İktidarda olan birine genel olarak popülizm yakışabilir ama kritik konulardaki açıklamaların aynı dozu taşması doğru değil.
Tayyip Beyin açıklaması idamın yalnızca kadın cinayetleriyle sınırlı olup olmadığı açık değil. Bu kapı aralandığında terör suçlarına ilişkin talepler de o kapıdan içeri girmeye çalışacaktır.
Bir haber alma sorunu olduğu anlaşılıyor, yurttaşımızın. İdam konusunun küresel ölçekte neden kaldırılma yönlü taleplerin rağbet gördüğünü anlamıyor mesela. Gerçekleştirilen idamların %40'ının sonradan yanlış karar olduğu yönünde istatistikler var. Yıllar sonra gelen bir itiraf, teknolojinin imkanları ile ortaya çıkan yeni deliller vs. zamanında toplumun ikna olmayı bırakın, cinayetin vahşiliğine paralel bir iştiyakla en kısa zamanda infazını istediği idam kararlarının %40 gibi ihmal edemeyeceğimiz bir kısmının yanlış olduğu ortaya çıktı. "Ben masumum" söylemiyle idama giderken kimsenin ciddiye almadığı şahsın haklı çıkmış olması, idam cezalarının ceza infaz sisteminden kaldırılmasına yol açtı.
Elinde bıçakla suçüstü yakalanan ile kanıt ve şahitliklerin yol göstermesi sonucu sokakta elleri cebinde gezerken tutuklanan kişi hakkında yargılama yapılıp suçlu olup olmadığına karar veriliyor. Kararı veren yargıç, elinde bıçakla yakalanan ve delillerle suçlu olduğu ortaya konan kişi hakkında insan öldürmekten suçludur ifadesini kullanırken aynı ifadeyi suçüstü bir durum olmadığı halde kahir ekseriyetle (yeter çoğunlukla) şahit ve delillerin yön göstermesi sonucu kanaatle 'suçludur' ifadesini kullandığında "%100 ihtimalle bu kişi, cinayeti işleyendir" demiş olmaktadır. Ama ya %100 değilse...
Yargıcın kararları, üst mahkeme yolu ile sorgulanabiliyor ancak istatistiklerdeki hata payı zaten bir kaç elekten geçerek infaz edilmiş olayları kapsıyor.
Toplumun işi kolay. Sesini yükseltiyor, suçlu zannettiğinin idamını istiyor. Yargıcın işi zor. Ya o kişi, aradığı suçlu değilse. %40 hata azımsanacak bir oran değil.
Suç üstü yapılmış tecavüz ve kadın cinayetleri ile terör örgütü liderleri için kolektif vicdanı rahatlatacak bir çözüm üretilebilir. Bunun ülkenin dahil olduğu uluslararası işbirlikleri açısından olumsuz siyasi sonuçları da olabilir.
Cani de olsa insanın infazı hakkında bir karar alırken maç taraftarı havasıyla hareket etmemiz düşünülemez.
Tayyip Bey, "açık ve net söylüyorum, benim gönlüm idamdan yanadır" gibi genel konuşmak yerine ağyarına mani, etrafına cami (sınırları belirli) bir tutumla hareket etmeli, sorumluluk üstlenerek ya süreci yönetmeli ya da topluma bu işin adresi olarak Meclis'i gösterme hatasından vaz geçmelidir.
İktidarda olan birine genel olarak popülizm yakışabilir ama kritik konulardaki açıklamaların aynı dozu taşması doğru değil.
Tayyip Beyin açıklaması idamın yalnızca kadın cinayetleriyle sınırlı olup olmadığı açık değil. Bu kapı aralandığında terör suçlarına ilişkin talepler de o kapıdan içeri girmeye çalışacaktır.
Bir haber alma sorunu olduğu anlaşılıyor, yurttaşımızın. İdam konusunun küresel ölçekte neden kaldırılma yönlü taleplerin rağbet gördüğünü anlamıyor mesela. Gerçekleştirilen idamların %40'ının sonradan yanlış karar olduğu yönünde istatistikler var. Yıllar sonra gelen bir itiraf, teknolojinin imkanları ile ortaya çıkan yeni deliller vs. zamanında toplumun ikna olmayı bırakın, cinayetin vahşiliğine paralel bir iştiyakla en kısa zamanda infazını istediği idam kararlarının %40 gibi ihmal edemeyeceğimiz bir kısmının yanlış olduğu ortaya çıktı. "Ben masumum" söylemiyle idama giderken kimsenin ciddiye almadığı şahsın haklı çıkmış olması, idam cezalarının ceza infaz sisteminden kaldırılmasına yol açtı.
Elinde bıçakla suçüstü yakalanan ile kanıt ve şahitliklerin yol göstermesi sonucu sokakta elleri cebinde gezerken tutuklanan kişi hakkında yargılama yapılıp suçlu olup olmadığına karar veriliyor. Kararı veren yargıç, elinde bıçakla yakalanan ve delillerle suçlu olduğu ortaya konan kişi hakkında insan öldürmekten suçludur ifadesini kullanırken aynı ifadeyi suçüstü bir durum olmadığı halde kahir ekseriyetle (yeter çoğunlukla) şahit ve delillerin yön göstermesi sonucu kanaatle 'suçludur' ifadesini kullandığında "%100 ihtimalle bu kişi, cinayeti işleyendir" demiş olmaktadır. Ama ya %100 değilse...
Yargıcın kararları, üst mahkeme yolu ile sorgulanabiliyor ancak istatistiklerdeki hata payı zaten bir kaç elekten geçerek infaz edilmiş olayları kapsıyor.
Toplumun işi kolay. Sesini yükseltiyor, suçlu zannettiğinin idamını istiyor. Yargıcın işi zor. Ya o kişi, aradığı suçlu değilse. %40 hata azımsanacak bir oran değil.
Suç üstü yapılmış tecavüz ve kadın cinayetleri ile terör örgütü liderleri için kolektif vicdanı rahatlatacak bir çözüm üretilebilir. Bunun ülkenin dahil olduğu uluslararası işbirlikleri açısından olumsuz siyasi sonuçları da olabilir.
Cani de olsa insanın infazı hakkında bir karar alırken maç taraftarı havasıyla hareket etmemiz düşünülemez.
Tayyip Bey, "açık ve net söylüyorum, benim gönlüm idamdan yanadır" gibi genel konuşmak yerine ağyarına mani, etrafına cami (sınırları belirli) bir tutumla hareket etmeli, sorumluluk üstlenerek ya süreci yönetmeli ya da topluma bu işin adresi olarak Meclis'i gösterme hatasından vaz geçmelidir.
Alakası olmadığı halde yöneticisini ya da komşusunu Fetöcü ilan edip masumsa mahkemede aklanır zaten mantığını kullanan kişilerin olduğu bir vasat yaşadığımızı unutmadan oluşturalım kanaatlerimizi.
Yurt Hizmeti veren islami vakıflar
30 Ağustos akşamı İsmail Saymaz isimli gazeteciyi, İBB bütçesinden vakıf harcamalarına ilişkin bilgi verirken bir miktar dinleme imkanım oldu.
İfade ediş biçimi son derece hatalı ancak bunun masumane bir hata olduğunu düşünmek için bir nedenimiz yok. Bütçe rakamlarının vakfa aktarıldığı algısı doğuracak ifadeler kullanıyor.
Bu rakamların bir kısmı yatırım, bir kısmı da yurtta kalanların istifadesine sunulmuş hizmetler. Vakıfların hesaplarına aktarılan bir kaynak yok. O zaman neyi konuşuyoruz?
Pandoranın kutusu açıldı bir kere. Bu, kötülüklerin etrafa saçılması demek. Artık çok isteseler de hiç bir şey olmamış gibi başlangıç koşullarına dönmek mümkün olmayacak. Önümüzdeki günler kavga yön değiştirecek. Hizmet alanlar (öğrenciler), yurt kaydı yaptırmak üzere geldiklerinde bu imkanlardan mahrum kaldıklarını görecekler. Ciddi bir yurt kapasitesi kaybı yaşanacak ve bu çocukları, kimin nerede barındırabileceği hususunda kimse bir şey bilmiyor. Başkan, kaosa hizmetin ödülünü muhakkak alacaktır, bu onun en tabii hakkıdır.
İfade ediş biçimi son derece hatalı ancak bunun masumane bir hata olduğunu düşünmek için bir nedenimiz yok. Bütçe rakamlarının vakfa aktarıldığı algısı doğuracak ifadeler kullanıyor.
Bu rakamların bir kısmı yatırım, bir kısmı da yurtta kalanların istifadesine sunulmuş hizmetler. Vakıfların hesaplarına aktarılan bir kaynak yok. O zaman neyi konuşuyoruz?
Pandoranın kutusu açıldı bir kere. Bu, kötülüklerin etrafa saçılması demek. Artık çok isteseler de hiç bir şey olmamış gibi başlangıç koşullarına dönmek mümkün olmayacak. Önümüzdeki günler kavga yön değiştirecek. Hizmet alanlar (öğrenciler), yurt kaydı yaptırmak üzere geldiklerinde bu imkanlardan mahrum kaldıklarını görecekler. Ciddi bir yurt kapasitesi kaybı yaşanacak ve bu çocukları, kimin nerede barındırabileceği hususunda kimse bir şey bilmiyor. Başkan, kaosa hizmetin ödülünü muhakkak alacaktır, bu onun en tabii hakkıdır.
İBB Başkanına övgü
İstanbullular açısından Başkanın kalan süresi nasıl geçecek? Standartlar alt üst oldu. Hizmet alımı konusunda sürekliliği sağlayabilirlerse bu bile başarı olacak. .
Vizyonları yok diyordum, iki uygulama duyuyoruz. Birini başlattı, diğeri başlayacak: iktidarın seçmenini yetiştirdiğine vehmettiği, yurt hizmeti veren vakıflara düşmanlık ile 24saat kesintisiz kent ulaşım hizmeti.
İlkinden öğrenci mağduriyetleri doğacak, onun başka sonuçları da olacak, bunu yeri geldiğinde ifade ediyoruz.
Kesintisiz ulaşım hizmeti nedir, kentte yaşayanların 'Belediye bunu rutin hizmetleri arasına soksun' denebilecek geceden sabaha kadar olan zaman dilimi için mevcut olana ilave bir ulaşım ihtiyacı mı varmış da, bunu görmüşler? Fiyatların o saatler için artması maliyeti artışını karşılayamaz ki...
Bu uygulama, ancak eğlence sektörüne zaman ayırıp harcama yapmak isteyen alt ve orta sınıf erkeklerin ihtiyaçlarını karşılayıp sektöre yönelik talebi teşvik de edebilir.
Amaç, gerçekten bunlar olabilir mi? Mantıklı tarafım, olmaz derken duygusal tarafım, 'geçmişte yenmiş kazıkların bileşkesi' olarak bunlardan her şey beklenir diyor. Bir de 'hani bir fikri olarak denedik, tutmadığında, iptal ederiz' ihtimali var.
Tabi canım, sen ortak akıl diye ortaya çık ama kendi aklını topluma dayat ve kimseye ne düşündüğünü sorma...
Biz Başkanı muhatap alıyoruz, elbette sonuçlarından başkan etkilenecek ama sanıyorum genel sekreterlik makamında (icranın başı) tehlikeli biri oturmuş, deneme yanılma yolu ile icraat yapıyor.
Vizyonları yok diyordum, iki uygulama duyuyoruz. Birini başlattı, diğeri başlayacak: iktidarın seçmenini yetiştirdiğine vehmettiği, yurt hizmeti veren vakıflara düşmanlık ile 24saat kesintisiz kent ulaşım hizmeti.
İlkinden öğrenci mağduriyetleri doğacak, onun başka sonuçları da olacak, bunu yeri geldiğinde ifade ediyoruz.
Kesintisiz ulaşım hizmeti nedir, kentte yaşayanların 'Belediye bunu rutin hizmetleri arasına soksun' denebilecek geceden sabaha kadar olan zaman dilimi için mevcut olana ilave bir ulaşım ihtiyacı mı varmış da, bunu görmüşler? Fiyatların o saatler için artması maliyeti artışını karşılayamaz ki...
Bu uygulama, ancak eğlence sektörüne zaman ayırıp harcama yapmak isteyen alt ve orta sınıf erkeklerin ihtiyaçlarını karşılayıp sektöre yönelik talebi teşvik de edebilir.
Amaç, gerçekten bunlar olabilir mi? Mantıklı tarafım, olmaz derken duygusal tarafım, 'geçmişte yenmiş kazıkların bileşkesi' olarak bunlardan her şey beklenir diyor. Bir de 'hani bir fikri olarak denedik, tutmadığında, iptal ederiz' ihtimali var.
Tabi canım, sen ortak akıl diye ortaya çık ama kendi aklını topluma dayat ve kimseye ne düşündüğünü sorma...
Biz Başkanı muhatap alıyoruz, elbette sonuçlarından başkan etkilenecek ama sanıyorum genel sekreterlik makamında (icranın başı) tehlikeli biri oturmuş, deneme yanılma yolu ile icraat yapıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Murat Karayalçın
Gürkan Zengin ve Ekol tv'ye teşekkür ediyorum. Ankara BB ve SHP'nin eski başkanı Murat Karayalçın'la mülakat yaparak 'adam s...
-
Orospu Çocuğu ifadesi, bugün yaygın olarak küfür maksatlı kullanılıyor: İtham edilen kişinin annesi, değersizleştirerek kişinin kendisinin d...
-
Gürkan Zengin ve Ekol tv'ye teşekkür ediyorum. Ankara BB ve SHP'nin eski başkanı Murat Karayalçın'la mülakat yaparak 'adam s...
-
Meclis Darbeyi Araştırma Komisyonunun çalışmaları, yakın tarihimizin gri ve karanlık alanlarını aydınlatmakta ve ülkemizin iç politik günd...