29 Mayıs 2014 Perşembe

Dingin Savaşçı Filminden Bilgece Replikler

ü  Yolculuğun kendi bizi mutlu eder, varılacak yer değil.

ü  Öfke, şiddet, nefret aslında korkunun görüntüleri. Bu korku bütün kötülüğün kökenini oluşturuyor.

ü  Sevemediğin insanlar genellikle en çok ihtiyaç duyduğun kimselerdir.

ü  Asla hiçbir şey olmaz. Hayatta sıradan olan bir an yoktur.


ü  Daha iyisi ve daha kötüsü diye bir şey yoktur. Herkes aynıdır, Tek yapman gereken seçimlerin konusunda bilinçli ve eylemlerinden sorumlu olmak.

İş Hayatı Üzerine


ü  "Bir insan kendini adadığında ilahi taktir de o yönde hareket edecektir. Tüm olaylar diğer bir olayı desteklemek işin oluşur ve aksi taktirde hiçbir zaman ortaya çıkmaz. Bir akarsu boyunca oluşan tüm olaylar sadece bir karardan doğar. Hiçbir insanın hayal edemeyeceği tüm umulmadık durumlar, oluşumlar ve maddi destek bu şekilde elde edilebilir. Elinizden geleni ve hayal edebileceğiniz herşeyi yapmaya hemen başlayın. Cesaret; deha, güç ve büyüyü de içinde saklar. Şimdi başlayın." Goethe

ü  "İşini erteleyen insan, işinin hiçbir zaman yapılmaması riskine giren insandır." Baudelaire

ü  " "Yapamaz"lara kulak asarsanız hiçbir zaman yapamazsınız." David Lloyd George

ü  "Genelde, yapmanız gereken şey yapabileceğiniz şeydir." Elenor Roosevelt

ü  "İnsan hayatındaki en iyi şey çalışan, yaratıcı olan şeydir. İnanın, başarmayı çok seviyorum... Fakat gerçek ruhsal ve duygusal heyacan eylemdedir." Garson Kanin

ü  "İyi düşünmek iyidir; iyi hareket etmek çok iyidir." Horace Mann

ü  "Ne kadar yaparsan o kadar olursun." Angie Papadakis

ü  "Eylemler, teorilerin çözemeyeceği şüpheleri silecektir." Tehyi Hsieh

ü  "Bir dönüm performans dünya kadar söze bedeldir." Jeremiah Howell

ü  "Dünyadaki tüm güzel değerleri toplasak bile, küçük sevimli bir hareketten daha hafif olacaklardır." James Russell Lowell

ü  "Küçük bir fikrin arkasındaki aktivite, bir dahinin uygulanmayan planından daha üretkendir." James A. Worsham
ü  "Bütün görkem başlamaya cürret edebilmektedir." Eugene F. Ware

ü  "Hayatın arenasında onurlar ve ödüller yaptıkları ile kendilerini gösterenlerin elindedir." Aristotle MÖ 384

ü  "Hayatın her alanında sorulması gereken soru 'Ne elde ettik?' değil, 'Ne yaptık?' tır." Carlyle

ü  "Yan etkisi olmayan eylem yoktur." Barry Commoner

ü  "Pratiğe dönüştürülen büyük düşünceler, büyük işler anlamına gelir." Hazlitt

ü  "İdealist kısa dönemi düşünmez. Çıkarcı uzun dönemi önemsemez. Gerçekçi ise kısa dönemde yapılan ve yapılmayanların uzun dönemi belirlediğine inanır." Sydney J. Harris

ü  "Zor bir işi geciktirmek onu imkansız bir işe dönüştürür." George H. Lorimer

ü  "Yaşadığım bu çok meşkul yıllar içinde sıkça sorular bir soru: 'Bu kadar şeyi nasıl yapabildiniz?' Cevabı çok basit : 'Herşeyi yapılması gereken zamanda yaptım.' Sir Richard Tangye

ü  "Doğru yolda olsanız bile, eğer orada öylece beklerseniz ezilirsiniz." Will Rogers

ü  "Düşündüklerimiz ve inandıklarımız önemli değildir. Asıl önemli olanlar yaptıklarımızdır." John Ruskin

ü  " 'Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz' demenin bir anlamı yoktur. Gerekli olanı yaparken başarılı olmak zorundasınız." Winston Churchill

ü  "Olduğunuz yerde durarak ayağınızı sakatlamazsınız. Hızlandıkça ayağınıza birşey olmasının şansı artar ama biryerlere gitme şansınız da artar." Charles F. Ketterin

ü  "Eylemle sonuçlanmamış bir fikir pek birşey ifade etmez. Bir düşünce eseri olmayan eylemler de bundan farklı değildir." Georges Bernanos

ü  "Yaptıklarımız bizi oluşturur, biz de yaptıklarımızı." George Eliot

ü  "Yaşamın sırrı bilgili olmak değil harekete geçebilmektir." Thomas Huxley

ü  "Güne sarılın ve yarına mümkün olduğu kadar az güvenin." Horace (MÖ 65)

ü  "Bir insanın birşeyi, şu ana kadarkine oranla daha iyi ve daha ucuza üretmesine izin verin, para akmaya başlayacaktır." Henry Ford

ü  "Benim başarı konusunda bildiğim tek şey, başarmak konusundaki kararlılıkdır." William Feather

ü  "Önemli biri olmanın bedeli sorumluluktur." Sir Winston Churchill

ü  "Toplum içerisinde başarılı bir insan gördüğünde onu keyiflendiren şeyleri araştır ve eğer mümkünse onun sistemini uygula." Benjamin Disraeli

ü  "Başarı sözcüğünün köküne inerseniz, "sonuçlandırabilme" anlamına geldiğini bulursunuz." F. W. Nichol

ü  "Bu hayatta tek ihtiyacınız, kendinize olan güveniniz ve reddebilme yeteneğinizdir." Mark Twain

ü  "Başkalarından ileri görüşlü olmamın nedeni, devlerin omuzlarında olmamdır." Isaac Newton

ü  "Başarı genellikle onun peşinden koşamayacak kadar meşgul insanların olur." Henry David Thoreau

ü  "Eğer ilk defasında başaramadıysanız ortalamaya yaklaşıyorsunuz demektir." M. H. Alderson
ü  "Hiç birşey ayağınıza gelmez; en azından iyi olan hiçbirşey. Herşeyi gidip almanız gerekir." Charles Buxton

ü  "Az kork, çok umut et; az ye, çok çiğne; az homurdan, çok nefes al; az konuş, çok anlat; az nefret et, çok sev ve en güzel şeyler seninle olsun." İskandinav Atasözü

ü  "Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur." P.Drucker

ü  "Doğru yolda giden kaplumbağa eğri yolda giden yarış atını geçer." J. J. Rousseau

ü  Hiç kimse başarı merdivenine elleri cebinde tırmanmamıştır. Konfüçyüs

ü  "Uçurtmalar, rüzgar kuvvetiyle değil, bu kuvvete karşı uçtukları için yükselirler." William Churchill

ü  "Hırs bir teknenin, yelkenini şişiren rüzgara benzer. Fazlası tekneyi batırır. Azı da tekneyi olduğu yerde saydırır." Voltaire

ü  "Deha, insanın kendi ateşini yakmasıdır." J.Foster

ü  "İnsanoğlunun içinde uyuyan güçler vardır. Kendisi bile şaşırır. Çünkü bu güçlere sahip olduğu aklından bile geçmez. Bu güçleri uyandırıp eyleme geçebilirse, o kişinin hayatında büyük bir devrim olurdu." Swette Marden

ü  "Kendi omuzuna tırman. Başka nasıl yükselebilirsin ki!" Nietzche

ü  "Kaplumbağaya dikkat et! Ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebilir." James B. Conant

ü  "Harekete geçerken ilkel, plan yaparken stratejik olun." Rene Char

ü  İktisatçı; dün öngördüğünün bugün gerçekleşmediğini yarın açıklayabilen kimsedir.

ü  "Hayal gücü bilgiden daha önemlidir." Albert Einstein (1879-1955)

ü  "Akıllı adam, aklını kullanır. Daha akıllı adam, başkalarının aklını da kullanır." Bernard Shaw

ü  "Yapılırken heyecan duyulmayan işler başarılamaz." Emerson

ü  "Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme." John Wooden.

ü  "Ders alınmış başarısızlık başarı demektir." Malcomb S. Forbes

ü  "Kim iyi yaşamış, bol bol gülmüş ve çok sevmişse başarıyı yakalamış demektir." Bessie Anderson Stanley

ü  "Her büyük insanın içinde idealist bir dokunuş vardır." Wilson

ü  Spor birçok yönden iş hayatına benzer. Diğerleri kadar iyi ya da daha iyi olmak isterseniz onlar kadar zinde olmalısınız. Zinde ve yetenekli olduğunuz zaman; iyi oyuncu ile çok iyi oyuncu arasındaki farkı belirleyen ise kararlılıktır. Anthony J. F. O'Reilly

ü  "İşi ofiste bırakmak iyi bir kural gibi gözükebilir ama daha da iyi olabilir; çünkü başarıyı arzulayan biri, ayakta olduğu her saat yeni fikirler ve programlar üretiyor olmalıdır. İşi çalışma saatlerinden sonra düşünmemek kulağa iyi gelir fakat farkettim ki bir kere rahatladıktan sonra arkasından iş sıklıkla gelmez. John H. Peterson

ü  "İş hayatının ruhu hızlı olmaktadır." Chesterfield

ü  "Bazıları özel girişimi vurulması gereken bir yırtıcı olarak görür, diğerleri ise sağılması gereken bir inek olarak.. Ama arabayı çeken güçlü bir at olduğunu görenler çok azdır." Sir Winston Churchill
ü  "Ticaret, saygı duyulması gereken bir savaş gibidir. Ana strateji doğruysa yapılacak sayısız taktik hata bile başarıyı engelleyemez." Robert E. Wood

ü  "İş hayatındaki can alıcı nokta hizmet etmek için beslenen dürüst duygudur. Ticaret bilindiği gibi hizmet bilimidir. En iyi hizmet veren en çok kar edendir." George Eberhard

ü  "Bir adam sadece para kazanmak fikriyle işe başladıysa, büyük ihtimalle, yapamayacaktır." Joyce Claude Hall 1891

ü  "Eğer işiniz başka hiçbir şeye zaman bırakmayacak kadar yoğunsa yanlış giden birşeyler var demektir; sizinle ya da işinizle ilgili." William J. H. Boetcker

ü  "Bilmediğiniz şeyin size zarar vermeyeceğini büyük ihtimalle duymuşsunuzdur, ama iş hayatında verir." C. S. Lewis

ü  "İş hayatı bütün lise ve üniversitelerden daha zor bir okuldur." Thomas A. Edison

ü  "İş hayatını seviyorum çünkü rekabet var; çünkü kelimeler yerine yapılanlar ödüllendirilir. İş hayatını seviyorum çünkü ciddiyet ister ve bügünün işiyle uğraşırken yarını düşünmeme fırsat vermez. İş hayatını seviyorum çünkü düzeltmeye değil yapmaya çalışır; çünkü bencilcedir, iki yüzlülüğe ve duygusallığa yer yoktur. İş hayatını seviyorum çünkü hatayı, uyuşukluğu verimsizliği cezalandırıp; elinden gelen herşeyi ortaya koyanları fazlasıyla ödüllendirir. ...İş hayatını seviyorum çünkü hergün taze bir maceradır." Robert Hervey Cabell

ü  "İş hayatındaki en büyük yetenek diğerleriyle iyi geçinip onların yaptıklarında etkili olabilmektir." John Hancock

ü  "Sanayi Çağının simgesi "makineleşme"ydi. Yaklaşan yeni dönemin simgesi ise "gezegen" olacak. Yani yaşayan, kendi kendini yaratan ve yenileyen bir sistem. Yöneticilik anlayışı da bu doğrultuda değişecek." Peter Senge

ü  Eğer en iyi yüz ticari kuruluşu incelemeye kalkarsanız, eminim büyük bir çoğunluğunun başarısının özgün ve yenilikçi satış metodlarında gizli olduğunu farkedeceksiniz. W. Alton Jones

ü  "Bir iş adamının kararları sahip olduğu bilgiden öteye gidemez." R. P. Lamont

ü  Her sey üstüne üstüne geliyorsa, belki de sen ters gidiyorsundur. Fransız Atasözü

ü  İnsanoğlunun yapacakları, hayal ettikleri ile sınırlıdır. Arthur C. Clarke

26 Nisan 2014 Cumartesi

Ses - Yahya Kemal

Günlerce ne gördüm ne de kimseye sordum,
"Yarab! hele kalp agrilarim durdu!" diyordum.
His var mi bu alemde nekahat gibi tatli
Gönlüm bu sevincin heyecaniyla kanatli
Bir taze bahar alemi seyretti felekte,
Mevsim mütehayyil, vakit aksamdi Bebek'te,
Aksam!.. Lekesiz,,saf, iyi bir yüz gibi aksam!..
Ta karsi bayirlarda tutusmus iki üç cam;
Sakin koyu,sen cepheli kasriyle Küçüksu,
Ardinda vatan semtinin ormanlari kuytu;
Bir neseli hengamede çepçevre yamaçlar
Hep ayni tehassüsle meyillenmis agaçlar
Dalgin duyuyor rüzgarin ahengini dal dal.
Baktim süzülüp geçti açiktan iki sandal.
Bir lahzada bir pancur açilmis gibi yazdan
Bir bestenin engin sesi yükseldi bogazdan
Cosmus yine bir askin uzak hatirasiyla,
Aksetti uyanmis tepelerden sirasiyla,
Dag dag o güzel ses bütün etrafi gezindi:
Görmüs ve geçirmis denizin kalbine sindi.
Ani bir üzüntüyle bu rüyadan uyandim.
Tekrar o alev gömlegi giymis gibi yandim,
Her yerden o,hem ayni bakis ,ayni emelde,
Bir kanli gül agzinda ve mey kasesi elde;
Her yerden o, hem ayni güzellikte göründü,
Sandim bu biten gün beni ram ettigi gündü.


Mini Değerlendirme: Ses, metafor yoğunluğu açısından önemli bir şiir. Çok cilveli, sesli, müzikal bir şiir. Üstad Yahya Kemal'in ruhu şad olsun.

25 Nisan 2014 Cuma

Rosina

Yusuf, öğrenim gördüğü akşam sanat enstitüsünde modellik yapan ve daha sonradan Botiçellinin esin kaynaklarından biri olduğunu söyleyeceği  genç bir İtalyan kızı ile tanışır. Cibran’ın adresini verir kıza, ertesi gün için sözleşirler.

Alımlı yeşil bir fistan ve kırmızı bir şal ile tam vaktinde çıkar gelir, Rosina. Poz vermek için sırt üstü uzandığında; Cibran, kızın bir melek gibi göründüğünü söyleyecektir, arapça.  Cibran’ı duyan kız, İtalyanca konuşabildiği için Yusuf’a, arkadaşının hangi dili konuştuğunu sorar. Arapça cevabını Japonca olarak anlar ve yine sorar: Siz Japon musunuz? Evet derler.

Kızın resmini yapmaya başlarlar. Cibran, gözlerini modelden ayırmadan söylenir:  “Parmakları, beynine ve duygularına itaat etseydi, Cibran harikalar yaratacaktı. “

Rosina, üç kardeşiyle iş imkanlarının genişliği dolayısı ile Paris’e gelmiş. Kardeşleri, mühendismiş ve kendi işlerini yapıyorlarmış. Öte yandan kız kardeşleri Rosina’ya karşı çok katıymışlar ve kızın modellik yaparak kazandığı bütün parayı da elinden alıyorlarmış. Rosina’yı, ünlü heykeltraş Rodin keşfetmiş. Kızın bakire olması, Rodin için bir modelde aradığı en önemli hususmuş ve Rosina’yı daimi modellerinden biri yapmış. İyi ücret ödemesine rağmen Rosina, Rodin’e gıyabında palyaço diye hitap ediyormuş.

Rosina’nin bir sonraki gelişinde Cibran, şiddetli bir enfeksiyon geçirmektedir. Kapıyı Yusuf açar ve Rosina’ya  Cibran’ın hasta olmasından dolayı bugün çalışamayacaklarını söyler, yevmiyesini uzatır. Rosina, parayı reddedip, Yusuf’a Rodin gibi zengin olmadığını dolayısı ile Rodin gibi davranmamasını öğütler, Cibran’ı görmeye eve girer. Yıkanması gerekli eşyaları toplar, bohça yapıp ertesi gün gelme vaadiyle evden çıkar.

Ertesi gün geldiğinde giysiler, yıkanmış, ütülenmiş ve defne kokmaktadır. Öte yandan Cibran’da iyileşmiştir. Rosina, yeniden poz verir ve “meleklerin kanatlarında taşınan dilberin” resmini tamamlamaya başlarlar. 

Cibran:

- Ben, Beatrice ve Messaline karışımını severim. Ama kadının güzel olması Yusuf, tam bir felakettir. Bizzat güzelliği güvensizliğinin sebebidir. Güzel olmayınca? Kültürlü olmayınca? Örneğin önümüzdeki şu sade kız. O değerli bir hazine ama yarım saat sonra onun neyini konuşacağız acaba? Hangi tartışmalara dalabileceğiz?

Rosina elbiselerini giyerken Cibran, küçük bir kutu açarak içinden bir kolye ile üç tane gümüş bilezik çıkarıp Yusuf’a, bunları kendi-Yusuf- adına kıza hediye olarak vermesini söyler. Yusuf, kıza hediyeleri verirken Cibran’a teşekkür etmesini söyler. Çok sevinen kız, Cibran’ı yanağından öper. Yusuf, “Cibran çok utangaç biriydi, aşk sanatında sadece yazarken ve konuşurken iyiydi, asla bir Donjuan olmadı” diyor.

 O yaz, ikilinin Lübnan’dan edebiyatçı arkadaşları Emin er-Reyhani, Paris’e gelir. Yerleştikten sonra Yusuf ile Cibran’a takılmaya başlar. Rosina’nın modellik yaptığı bir gün de onlarla birliktedir ve  masanın üzerinde sırt üstü yatmış olan Rosina’nın çıplak bedenine gizli gizli bakmaya başlar. Rosina, bunu anlamış olacak ki hemen kalkıp elbisesini toplar ve İtalyanca kendi kendine mırıldanır: “-Bu adam sanatçı değil, onun yanında utanıyorum.” Cibran’la Yusuf, misafirin çok yakın bir arkadaşları olduğunu, kendisinin edebiyatçı ve filozof olduğunu söyleseler de Rosina ikna olmaz, çıkar gider.

Sonbaharda  Cibran, Amerikaya döner. Yusuf , Paris’te yalnızdır. Bir gece yarısı, adeti üzere yatakta bir şeyler okuyup  karalarken, kapı art arda vurulur. Rosina’nın çalışıdır bu. Kapıyı açınca yanılmadığını anlar. Soğuktan ve tedirginlikten titreyen kızı içeriye alır. Bir süre ağlayan kız, Yusuf’un kahve getirmesiyle anlatmaya başlar: Ağabeyleri, dövmüşler, ölümle tehdit edip kovmuşlar kızı. Yusuf’ a ümit bağlamamış olsa, Yusuf’un yanında güvenilir bir sığınak bulma inancı olmasa çoktan intahar etmiş olacağını söyler. Meğer, kardeşleri önceleri gece dışarı çıkmasına bile izin vermezken şimdi içki içmeye başlayıp utancını yaşamaktansa ölümün daha kolay geldiği bir şeyi yapmasını istemişler:  kendini satmasını.

-Bana acıyın efendim… Bana merhamet edin ve memleketime dönmeme yardım edin. Senden başka kimsem yok… Allah senden razı olsun.

-Gönlünü ferah tut, sevgili kardeşim. Kırk sekiz saat sonra ailenin yanında olacaksın.

Bekar evidir: Evdeki tek battaniyeyi Rosina’ya verir. Kendisi de bulduğu yünlü giyecekleri üzerine giyer. Şafağın ilk ışıklarıyla kalktığında kızın da kalkmış olduğunu görür. Kız, kolundaki bilezikleri çıkarıp Yusuf’a uzatır, onları satmasını istemektedir. Yusuf ise bileziklerin Cibran’ın hediyesi olduğu için koluna takmasını, seyahat ve ihtiyaçları hususunda endişelenmemesini söyler.

Yakın bir lokantaya gider, lokantanın sahibi, Yusuf’u sevinçle karşılar.

-Ne zaman yoğurt mayalasam sen geliyorsun aklıma. Bana yoğurt yapmayı sen öğrettin.

Yusuf, adamdan kahvaltılık malzeme ve Rosina için bir miktar para alır ödünç olarak. Eve döndüğünde kahvaltı yaparlar. Bu ara Rosina, Cibran’ı sorduğunda Yusuf:

-Rosina! Bana doğruyu söyle. Arkadaşım Cibran hakkında ne düşünüyorsun?

-Cibran, hoş, asil bir prens. Ondan yakışıksız tek bir kelime bile duymadım. Her zaman bütün söylediklerini anlayamazdım. Ben sezgilerimle; onun söylediklerinin normal konuşma düzeyinin üstünde, güzel ve faydalı şeyler olduğunu hissederdim.  Bir keresinde neredeyse Cibran’ı tanıyan bir arkadaşımla bozuşuyorduk, ona göre Cibran da diğer bütün erkekler gibiymiş. Bir gün arkadaşımı yemeğe davet etmiş, bu arada iki kadını sevdiğini söylemiş, bunlardan biri Beatrice, diğeri Messaline…

Yusuf, kendini tutamaz, güler:

Cibran kendini ifade edecek kadar Fransızca bilmiyor. Şu Beatrice ve Messaline de sembolik birer isim.

-Evet, ben de arkadaşıma onların bizim gibi yiyip içmediğini söyledim ama O, ben rumuzlardan anlamam, sadece kokuyu koklarım dedi. Ama ben arkadaşımın iyi koku almadığına Cibran’ın gerçekten de asil ve nazik bir prens olduğuna inanıyorum.

Vakit gelince, istasyona doğru yola çıkarlar. Yusuf, Rosina için hem yolluk-yiyecek bir şeyler hem de ayakkabı, elbise ve manto alır, ikinci mevki bilet aldığına üzülür ancak artan tüm parayı kızın bütün itirazlarına rağmen mantonun cebine koyar, kıza veda eder. Rosina, pencereden bakıp bir eliyle el sallamakta, diğer eliyle de gözyaşlarını silmektedir.

Yusuf, bölümü ve kitabını şu cümle ile bitirir: Kardeşim Cibran… Botticelli’nin ruhunun yoldaşı altın saçlı kız ile işte buraya kadar geldim.

Yusuf El-Huveyyik’in Kaknüs Yayınlarından çıkan Halil Cibran’la anılarım isimli kitabının sayfalarında yayılı bulunan bu öyküyü, neden bu blog için özetleyip yazdım, yayınladım? İçinde çok fazla sayıda ibret alınacak öge var ama ben favorimi yazayım: İnsanlık. Okuyucuyu da kendi iç alemi ile başbaşa bırakmak en doğrusu olacak. 

17 Nisan 2014 Perşembe

Ali Ünal yazısına küçük bir ek

Ali Ünal'ın bir tv konuşmasından küçük bir bölüm izledim, internet üzerinde... Bölümün küçüklüğü benim tercihim değil, videonun tamamının, 2 dakika olmasından. Ali Ünal gibi alim bir adama, 3 katlı integral sorusunun dini versiyonu sorulur normalde. Böylesi yakışır olmalı. Yoksa Ali Ünal'a rüsvetle ilgili, cevabını yoldan geçen neredeyse herkesin bilebileceği şeyleri söylettiren sorular sorulmaz elbet, ama maalesef bu oluyor ve Ali Ünal, cevaplarıyla yeni bir şey söylemediği gibi yeni bir ifade gücüyle / söylemle de söylemiyor söylediklerini. İlmini ve kendini bu kavgada bir araç olarak kullandırmış oluyor bu durumda. Bunu da görmek varmış...

http://hamdikeles.blogspot.com.tr/2014/03/benim-baks-acmdan-ali-unal.html

5 Nisan 2014 Cumartesi

Sıfır Hata Üzerine

Yıldız Holding ya da daha tanınan adıyla Ülker'in günümüzdeki sahibi Murat Ülker, nezaket etmiş facebookta sayfa açmış, bazı haberleri kamuoyu ile paylaşıyor, arkadaş edindiği takipçilerinden de bazı iletiler alıyor. İletilerin bir kısmı hakikaten pek zavallıca:

-Yoksulluk nedir bilir misin?
-Bir gün tesislerini ziyarete giderken beni de alsana yanına…
-SSK mı yatır, bütün gün sana burada yalakalık yapayım, işsizim…

Bu tarz asidik anlam yüklü mesajların normalde yayımlanmaması gerekir ama artık ortamın teknik özelliği midir, yoksa Murat Bey'in hoşgörüsü müdür, bilmem, bu iş böyle devam ediyor.

Mart ayı sonlarında Murat Bey, bir kalite belgesi aldıklarını mesaj metnine konu ederek : "Kalite dersimden mezun oldum. Başarı sıfır hatadan geçiyor. 70 yıldan beri sürekli kendimizi geliştiren bir ekibiz!" şeklinde bir yorum yaptı. Daha sonraki mesajlarında da bu "sıfır hata" ifadesini motto düzeyine taşıdığını gördüğümden blogumda bu kaydı düşmeyi uygun buldum:

 Yukarıda tırnak içine aldığım ifadenin yayınlandığı gün, ben de "Başarı sıfır hatadan geçmez, optimum hatadan geçer. Optimum hata, sizin belirlediğiniz tolerans eşiğidir. Hatayı sıfırlamak isterseniz, çok ağır bedeller ödeyebilirsiniz. -pire için yorgan yakmak gibi- Buna başarı demek de mümkün olmaz. Murat Bey'in söylemini bir retorik olarak kendi bağlamında değerlendirmek gerekir, ancak bağlam bilgisinden yoksun olduğumuz için selam göndermekle yetiniyorum: Herkese selamlar."

29 Mart 2014 Cumartesi

Sami Selçuk

Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, Zaman Gazetesinde bir süredir Başbakana açık mektuplar yazıyor.  Yıllardır hem konuşurken hem de yazarken kullandığı “bürokratik kibri”, bu mektuplara da yansımış durumda. Başbakanı -tabiri caizse- dizine oturtmuş(!), kendince yanağından makas alıyor, hukuk ve hayat dersi veriyor. Bilim(!) yaptığını iddia ediyor…  Tevazusunda bile kibir var.

Sami Selçuk, hukukçudur, eyvallah. Birikiminden de kuşkum yok. Ancak asla hakaret kastı taşımadan yalnızca durum tespiti yapmak amacıyla yazıyorumki; Sami Selçuk, teknisyen bakış açısına sahip, miyop bir entelektüeldir. Dolayısı ile bu gazete yazılarının üslubuna da içkin olan; dünyanın etrafında iki tur atmış, tüm gizemleri çözmüş bilge adam imajı, açık bir şekilde berhava olmuştur. Başbakana, Başbakanın muarızı olduğu yayın organından seslenmekle, dilde gösterdiği nezaketi, eylemle desteklemediğini ortaya koymaktadır. Israrla büyük resme bakmamakta ve Başbakana, hakkındaki suçlamaları düşürmek için yargıya hesap vermesini/teslim olmasını önermektedir.  Milletvekilliği süresi boyunca zaman aşımı işlemez kuralını  da teklifini rasyonalize etmek için öne sürmektedir(Tehdit). Keşke vizyonu biraz daha geniş olsaydı da olan biteni yalnızca hukuk tekniği içinde değil hayatın içinden de görebilseydi.


Son olarak Sami Selçuk’a, bireysel uslubuna/tutumuna binaen Paul Watzlawick’ten alıntı yaparak diyorumki, “Majesteleri, mükemmellik peşinde olmak, insan ruhuna musallat olabilecek en tehlikeli hastalıklardan biridir.” Tüm hastalara şifa dileklerimle.

Murat Karayalçın

Gürkan Zengin ve Ekol tv'ye teşekkür ediyorum. Ankara BB ve SHP'nin eski başkanı Murat Karayalçın'la mülakat yaparak 'adam s...