1986 yılı olmalı. Bizim Ocak Dergisinin sonradan son iki sayısı olduğu ortaya çıkacak nüshalarının her birinde yer alan iki uzun yazı... (Birinin adı; "Medine'ye Giden Yol" diğeri "siyah beyaz bir kaç fotoğrafla başlıyor hikayemiz..." mealinde başlayan bir yazı)
Ama ne yazılar... Şiirsel bir üslup, yoğun bir malzeme... 12 Eylüle götüren süreçte ideolojileri sorgulayan sahici sorular... Tarz olarak Bipolar-manik depresif karakterini ele veren kimlik arayışları... tozu dumana katıyor. 20 yaşımda büyüleniyorum...
87 ya da 88 olmalı. Rahmetli Mehmet Sarımsak, sağ... Sahaflar Kitap Sarayını uğrak ettiğimiz günler. Çete Dergisini görüyorum, yeni çıkmış... Nihat, Hakan Albayrak ile birlikte çıkarıyor dergiyi; başka kimse yok. ama bütün paralarını yatırmışlar dergi işine, belli. Hakan, 18'inde olmalı. Söyleyecek sözleri var...Dergi de; kapaksız, yarım gazete boyu, 8 sayfalık bir şey... Bir şey??? Dünyayı konsantre etmiş, dergiye sığıştırmaya çalışmış "Genç Don Kişotlar." Sığmıyor tabi... Sığmayınca önce dil bozulur. Örtülü, açık küfürler de var ya da dolaylı anlatımlar-giydirmeler... Genç Laboratuvar Faresine Öğütler (Fetöcü cemaat yapılanmasını tamamen insani saiklerle çok erken bir tarihte eleştiren bir Nihat Genç yazısıydı.) Ya Hakan'ın "sifonu çektiğimizde görürsünüz, Bokistler" dediği, o örtülü saldırgan ifadeler. Biz işin makara boyutuna vurgu yaparken mutasavvuf meşrebiyle ahlakı öne çıkaran Esat Amcamız, "böyle küfürlü şeyler yazıyorsa satmayalım o dergiyi" diyor. İki sayısını okudum, bir sayı daha çıkardıklarını duydum ama görmedim.
Sonra Nihat Genç açısından bir suskunluk dönemi... "Dün Korkusu"nu 89'da çıkarmış, bende daha geç bir tarih algısı var. Arka fonda Trabzon Maçka'nın kullanıldığı, bilinç akışı tekniği ile yazılmış çocuksu izlenimler, korkular, travmalar, Hz. İsa ve Hz.Meryem... Sayıklamalar, ele avuca sığmayan bir muhayyele... Tekniği Nihat mı keşfetti bilmiyorum. O tarihe kadar bu tip bir roman okumamışım. Metnin iç-akış ritmini ayarlaması, yazması da zor olmalı ama çok net biliyorum, okuması çok zor...
Sonra Soğuk Sabun ve diğerleri... Buz gibi bir kaç kitap... Ardından sımsıcak bir "Ofli Hoca'nun Teravih Sohpetleri"
90'ların ikinci yarısında ünlendi kanaatimce, Nihat Genç. Ünlenince de gerisi, malumun ilamı...
Yazarak geçindiğini biliyorum. Kabul edelim ki, Türkiye'de sol, taraftarı olduğu her çeşit kültür ürün ve aktörünü finanse edebilecek kapasite ve anlayışındadır. Genç, solda mı? Ulusalcı mı gerçekten? Ne münasebet! Sadece kendi işinde, kendi yolunda, kendi meşrebinde. Onunla bazen kesişir yolunuz, bazen ayrışır. Kimseyi yaklaştırmaz yanına... Bir yargı ifadesi olarak alınmasın; O, hala nevi şahsına münhasır; O, hala biraz manik, biraz depresif...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder