"...Geçen, asansöre bindim şehirde, binmez olaydum. Dügmeleri karuşuktu, basmayi bilemedüm. Girdi içeri bir giz. Kapandu kapular kendülügünden. Kalduk odada ikimiz. O neydi Allahum, düşman başuna vermesin, asansörün içinde gizgin rüzgârlar eser. Beli daracuk. Lakün çömleklerin
agzına kadar kaymak baglamuş. Gögsünün ortasunda kurdelasunun furfulagu... İki fitil dügümlenmiş aşagı sarkay, sanki kaymak ordaki ipliklerden akayü... Dedi baga, hocam, kaçinci kata çikacaksun... Karuştu kafam, gözlerim karardi... Dedüm gizum, senin canin hangi kata istiyse oraya
çikalum. Ula Ofli, dedim. Zinadur, bakma elün gizina. Döndüm arkami giza, kapattum gözlerimi. Zinadur diye sanki penseyle gözkapaklarumi sikayrum. Bilmiyrum yürecugum uça uça hangi kata çikayruk. Sanki kolima huriler girmiş, Allah katina çikayruk. Zaman zaman aklıma gelir ha bu iş. Lastik top gibi yüregim zıp zıp zıplar, içime bir sevinç düşer... Lakün, böyle düşünmek günahtur, zinadur... Diyebilir gurban oldugum Allah. Ne derim şimdi oga ben... Ucuna kadar geldin Ofli,
sonunda mi gudurdin... Affet, derim Allah'ım, üç günlük ömrüm galdi. Yaşamak bu mudur aklum bir orda kaldi bir burda... Ha bu aklum yüzünden yaşadugum bi .ikime yaramadi. Birkaç günü galdi aklumun, ne olur sanki o da asansörlerde kalsun!... Asansöre bindim diye yakaca musun beni
cehenneminde... Merdivenden de çiktuk, ne oldi, önümden çikay giz, etegunun altundan doni görüniy!... Söyle gurban oldugum Allahum ben nereye gaçayim..."
Nihat Genç, Ofli Hoca'nın Konuşukluklari, 1997, sh.7
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder