Derviş, Rus Prensinin yanına gelir, teklifsiz konuşmaya girer.
-
(Derviş) Burada insan daha iyi düşünebilir...
Rus musunuz? Rusya'dan biriyle konuşmaktan memnun oldum. Rusya'da bulunmuştum.
Fakat asıl mesele bu değil. (duraksar, Prens’e hitap ederek) Hey, Gogo!
-
(Prens) Bu ismi nereden biliyorsunuz? Sadece
annem ve dadım bu isimle çağırırlardı beni. Ve bu 40 yıl önceydi.
-
(Derviş) Bu yıllar boyunca sürekli çalıştın ve
acı çektin. Ama nasıl çalışılacağını asla bilmedin, Zihninin isteklerini nasıl
kalbinin istekleri yapacağını.
-
(Prens) Kimsiniz siz? Beni nasıl bu kadar iyi
tanıyorsunuz?
-
(Derviş) Kim olduğum gerçekten önemli mi? Ya da
ne olduğum? Merakınızın nedeni hayatınızın
bir hiçlik haline gelmiş olması değil mi? Bu his öyle güçlü ki, şu an tüm
bilmek istediğiniz kim olduğum ve sizi nasıl tanıdığım.
-
(Prens) Evet, efendim. Haklısınız...Bir çok
mucize gördüm ve bunları açıklamaya çalıştım, fakat sonunda geldiğim nokta gerçek
anlayışın olmadığıydı. Evet, ben (bom)boşum.
Artık çok geç. Size sorduklarım, bilmek istediğim şeyler değil. Sizden
içtenlikle özür dilerim.
-
(Derviş) Belki henüz çok geç değildir. Eğer
kendinin boş olduğunu tüm benliğinle hissedersen sana öğüdüm, bunu bir kez daha
hissetmeyi denemen. Bir durumu kabul edersen, sana yardım edeceğim. Bu durum:
Şimdiye kadar, yaşamış olduğun hayattan bilinçli olarak ayrılman ve ölmen ve
göstereceğim yere gitmendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder