Türkiye'de
meskun insanımız için Suriyeli mültecilerin durumu, çeşitli açılardan test
hükmünde artık: Insanlık, müslümanlık, kardeşlik, merhamet, paylaşım ve benzeri değer orijinli testlerin
yanısıra aynı bireyler olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletini, nerede ve hangi ölçekte
gördüğümüz ve devlete yüklediğimiz misyonu da sorgulatan testlerden geçiyoruz.
Türkiye,
büyük resimde tarihi misyonuna geri dönüyorsa; Suriyeli bu
göçmenlerin, savaş mağduru mülteci
kardeşlerimiz olarak ana vatanlarına sığınmış olduklarını fark ve ifade etmemiz
gerekli.
Suriyeli bu
halk kitlesi, Bosna'dan, Bulgaristan'dan, Çeçenistan'dan, Afganistan'dan göçüp
gelen kardeşlerimizden nitelik olarak farklı değil, çünkü. Göçmenlerin etnik açıdan Arap
ya da Kürt olması ile İslam'dan farklı bir kimlik taşımasının da Türkiye Türk'ünün
tarihi misyonu açısından pratik bir anlamı yok.Türkiye Türk'ü, devleti kuran ve yöneten bir anlayışın sahibi olarak ülkesini oluşturan sosyolojik unsurların kendilerini var ve ifade etme biçimlerine saygı duymuş ve bu kimliklerin hep birlikte bir arada yaşaması için gerekli asgari koşulları, kimi zaman müdehale etmeyerek sağlamıştır. Türkler, bu topraklardaki en esnek, en tahammüllü halktır. Devletin kurucu ve yönetici unsuru olmasının da sırrı budur. PKK ve onun siyasal alandaki uzantılarının her türlü şımarık/kışkırtıcı eylem ve söylemlerine hala genel toplum kesimlerinden makul dışı tepkilerin gelmiyor oluşunun da nedeni budur, halkın duyarsız, umursamaz ya da korkak oluşu değil. (Son birkaç gündür HDP seçim merkezlerine saldırılar yapılması, ya safları sıklaştırmak maksadına matuf bir dost ateşi, ya da ülkeye ayar vermek isteyen güçlerin taşeronu bir örgütün işidir. Bunu zaman gösterecek.)
Suriyeliler, bizim Suriye coğrafyasındaki kardeşlerimizdir ve ne zaman başları sıkışırsa Anadolu topraklarına göç edip geçici ya da kalıcı sürelerde iskan edilebilirler, paşa gönülleri bilir.
Ancak "Büyük Türkiye" algısı olmayan insanların
nezdinde Suriyeli Göçmenler, Türkiye Ekonomisine ve insanına yük, ekonomik ve
sosyal dengeleri bozan; bu ve benzeri nedenlerle , bir an önce geriye
gönderilmeleri gereken insanlar olarak da görülebilir.
Bu görüş sahipleri, ülkeyi coğrafya olarak mülkü gibi gören bir grup olup iktidarı ele geçirip devleti yönettiği dönemlerde; farklı kimliklere sahip sosyolojik grupların aidiyetlerini yok saymış, içini kendisinin doldurduğu ve ironik bir şekilde adına Türk dediği eklektik bir kimliği, tüm etnik gruplara dayatarak toplumsal travmalara, dolayısıyla da devletin var oluşunun sorgulanmasına neden olmuştur.
Bu kardeşlerimizin insanların mutlu olmalarını temenni etmek bakımından taşıdıkları iyi niyete saygı duymakla birlikte devri iktidarlarında sahip olmak üzerinden yürüyen ceberrut, buyurgan, esnek olmayan, tek tipçi uygulamaların getirdiği sonuç odaklı, geleneksel kültürümüzü dumura uğratan ve büyük resmi silikleştirerek zaman, kaynak ve enerji kaybetmemize, ayrıca kültürel yoksunlaşma, kimlik ve hafıza kaybına uğramamıza neden olan politikalarını, tartışmadıkları, gözden geçirmedikleri, eleştirip güncellemedikleri için dikkate almamız mümkün ve makul değildir. Varlıkları ve aksettirdikleri tehdit sezgisi, bizi bir arada tutmaya motive etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder