30 Nisan 2017 Pazar

Etnisite

"Etnik aidiyetlerini, etnik dillerini ve etnik yurtlarını kendi iradeleriyle seçmeyenlerin, bu aidiyetler için kavga etmelerini anlamak / çözümlemek güçtür."
20 yaşında bir ergen tarafından söylendiğinde aldırmayıp/takılmayıp devam edeceğimiz bir düşünce kalıbı, Atasoy Müftüoğlu yazınca sırıtıyor, tabii. Her şeyden önce; saldırganla mağduru aynı kefeye koyan ve aralarında bir ayırım göz etmeyen; eşitlermiş gibi ikisine birden hitap eden bir üslup. Kendi irademizle seçmediğimizi öne...msizleştiren bir söylemi var cümlenin. (Tersinden okursak; Fb, Gs, gibi futbol takımlarını tutmayı seçenler, bu seçimleriyle uğruna kavga yapılacak aidiyetler mi elde etmiş oluyorlar?) "Kavga etme" ifadesinin içindeki şiddet dozunu azaltıp fiili, "sahiplenme, varlığını iddia etme" olarak revize edip devam edeyim: Seçmediğim halde "kucağımda bulduğum" kimliğime eklemlenmiş başka hususlar da var: Cinsiyetim var mesela. Ben seçmedim ama önemsiz mi? Tamam kimsenin gözüne sokmayayım ama cinsiyetim yokmuş gibi davranabilir miyim? Annemi, babamı, onların bırakacağı mirası, kardeşlerim, çocuklarım ve akrabalarımı da ben seçmedim. Onları sevmenin anlamsız olduğunu kim söyleyebilir? Mesleğini kendisi seçmemiş olanlara "değiştirmeyeceksen sev kardeşim" diyorum, yoksa nasıl başarılı olursun?
Tarih, "biz"im, kim olduğumuzu, kimlerden olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi, devletimizi, vatanımızı, acılarımızı, sevinçlerimizi, dost ve düşmanlarımızı bize tanıtan, hatırlatan bir bilgi kümesidir. Türk olmak, Kürt olmak, İspanyol olmak gibi bir etnisiteye bağlı, tüm verili kimlikler de mübarektir, Allah'ın ayetidir ve bu dünyada kendi kültürümüzü yaratmamız için gereklidir.

George Ivanovich Gurjieff - Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar Film Diyalogu -4


Derviş, Rus Prensinin yanına gelir, teklifsiz konuşmaya girer.

-          (Derviş) Burada insan daha iyi düşünebilir... Rus musunuz? Rusya'dan biriyle konuşmaktan memnun oldum. Rusya'da bulunmuştum. Fakat asıl mesele bu değil. (duraksar, Prens’e hitap ederek) Hey, Gogo!

-          (Prens) Bu ismi nereden biliyorsunuz? Sadece annem ve dadım bu isimle çağırırlardı beni. Ve bu 40 yıl önceydi.

-          (Derviş) Bu yıllar boyunca sürekli çalıştın ve acı çektin. Ama nasıl çalışılacağını asla bilmedin, Zihninin isteklerini nasıl kalbinin istekleri yapacağını.

-          (Prens) Kimsiniz siz? Beni nasıl bu kadar iyi tanıyorsunuz?

-          (Derviş) Kim olduğum gerçekten önemli mi? Ya da ne olduğum? Merakınızın nedeni   hayatınızın bir hiçlik haline gelmiş olması değil mi? Bu his öyle güçlü ki, şu an tüm bilmek istediğiniz kim olduğum ve sizi nasıl tanıdığım.


-          (Prens) Evet, efendim. Haklısınız...Bir çok mucize gördüm ve bunları açıklamaya çalıştım, fakat sonunda geldiğim nokta gerçek anlayışın olmadığıydı. Evet, ben (bom)boşum.  Artık çok geç. Size sorduklarım, bilmek istediğim şeyler değil. Sizden içtenlikle özür dilerim.

-          (Derviş) Belki henüz çok geç değildir. Eğer kendinin boş olduğunu tüm benliğinle hissedersen sana öğüdüm, bunu bir kez daha hissetmeyi denemen. Bir durumu kabul edersen, sana yardım edeceğim. Bu durum: Şimdiye kadar, yaşamış olduğun hayattan bilinçli olarak ayrılman ve ölmen ve göstereceğim yere gitmendir.




George Ivanovich Gurjieff - Olağanüstü İnsanlarla K arşılaşmalar Film Diyalogu -3


-          (Arayan) Çocukluğumdan beri, içimde bir şeylerin kayıp olduğunu hissettim. Sıradan hayatımdan kopup beni çağıran başka bir hayatın olduğunu hissettim hep. Fakat o hayata nasıl geçecektim? Bu soru beni hiç rahat bırakmadı aç bir köpek gibi cevabı bulmak için her yeri aradım.

-          (Prens) Bunu deneyimlediğiniz için mutlu olmalısınız. Senin yaşındayken tek ilgi alanım kendimdi. Sadece benim ve ailemin ihtiyaçlarımızın tatmini ile ilgiliydim. Ansızın karımı doğum sırasında kaybettim. Bu olayın şokundan kurtulamadım. Artık hayatın bir anlamı yoktu. Bir gün, yaşlı bir derviş evime gelip benimle görüşmek istedi. Uzun süre konuştuk ve konuştukça normal hayattaki tüm dürtülerden farklı bir deneyim yaşamaya başladım. Derviş gittiğinde bu deneyim yok oldu. Bu sayede neyi aradığımı anlamıştım. Bunu tekrar yaşamak için yardıma ihtiyacım vardı. Şükür ki, seyahat edebilecek imkanım vardı. Afrika'ya gittim, Hindistan'a, Afganistan'a ve İran'a. Bir cevap bulabileceğimi düşündüğüm yerlere gittim. Manastırlarda yaşadım ve oralarda benimkine benzer ilgileri olan pek çok insanla tanıştım.

-          (Arayan) Böyle insanlarla nasıl tanışabilirim? Bilmeye ihtiyacım var.

      -          (Prens) Neyi bilmeye ihtiyacın var?

-          (Arayan) Öğrenmek istiyorum. Anlamak istiyorum.

-          (Prens) Dikkatli ol. Öğrenmekle neyi kastediyorsun? Eğer öğrenmekle belli deneyim ve inançların uyanmasını kastediyorsan bu heyecanlar seni havada asılı tutacak ve öğrenmeni engelleyecektir. Bilmek, hiç bir düşünce olmadan sen ve bilmek istediğin şey arasında direkt olarak gerçekleşir. Ve sonra kendini olduğun gibi görürsün, olmak istediğin gibi değil. Bunun ne kadar zor olabileceğini öğrenmiş durumdayım.

George Ivanovich Gurjieff - Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar Film Diyalogu -2


Gerçeğin ne olduğunu arayan sufi adayı, Şeyhin yanına dergaha gider:

-          (Şeyh) Yerini buldun, oğlum. Bir kuzu gibi gelirsin ama unutma, aynı zamanda içinde bir kurt yatıyor. Bak. Bu iki farklı canlıyı senin içinde birlikte yaşatacak kuvveti bulabilecek misin? Dikkatle dinle, bu kendiliğinden olabilen bir şey değildir. Bunun hakkında düşünmek, hayal kurmak, beklemek yeterli değildir. Herhangi bir anda kurt kuzuyu parçalayıp yiyebilir. Ve sen sorumlu olmanın anlamını öğrenmelisin. Bu bir pozitif bilimdir. Bu yüzden buradasın. Seni şimdi tamamen güvenebileceğin birinin ellerine bırakacağım. Git, bak ve gör avlularda neler olduğuna. Hareketler, egzersizler ve danslar yapıldığını göreceksin. Gördüklerinden ne aldığını daha sonra gel ve bana anlat. Daha sonra ne yapılacağını, o zaman söyleyebileceğim.

George Ivanovich Gurjieff - Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar Film Diyalogu -1


Arkeoloji Profesörü, Peder ve üç derviş müntesibinin olduğu meclise konuk olur.
-          (Peder Giovanni ) Uzun zaman önce, bir Hıristiyan misyoneriydim. Bir gün kaza eseri biriyle tanıştım. Kendisi uzun yıllar hayalini çalışan bir dünya kardeşliğinin üyesiydi. Onların kardeşliğine ben de kabul edildim. O zamandan beri, başka bir yere gitmeyi hiç istemedim... Hoş geldiniz.

-          (Profesör) Peder Giovanni, bana telkin ettiğin inançları nasıl İtalya'daki insanlara anlatmak için oraya dönmek yerine burada kalabiliyorsun?

-          (Peder Giovanni ) Ah, profesör, arkeolojiyi biliyorsun ama insan ruhunu bilmiyorsun. İnanç, insana aşılanamaz. İnanç düşüncenin bir ürünü değildir. İnanç dolaysız bilgiden gelir. Mesela, benim öz kardeşim bile anlayışımın onda birini ona vermem için bana yalvarsa da bunu yapamam. Çünkü benim hayatım boyunca edindiğim ne bilgilere sahip ne de deneyimlere. Bu şuna benziyor, Birini doyurmayı (bakmayı) sadece gözle bakarak yapmak istemeye.

-          (Derviş) Bir kanun vardır: Anladığın şeyin kalitesi onu anlatan kişinin kalitesine bağlıdır.

-          (Peder Giovanni) Emrimizde çalışan iki çok eski kardeşimiz var, biri kardeş Akhel, diğeri kardeş Seze. Vaaz vermek için bir manastırdan diğerine giderler sık sık. Yılda bir ya da iki kez de bize gelirler. Gelişleri her zaman büyük bir olay olur.

-          (İkinci Bir Derviş) Kardeş Seze konuştuğunda, sanki cennet kuşları şakıyor sanırsın.

-          (Üçüncü Derviş) Kardeş Akhel'in konuşması neredeyse tam tersi bir etki uyandırır. Belirsiz kelimelerle berbat bir konuşma yapar.

-          (İkinci Bir Derviş) Seze'nin konuşması güçlü ve etkilidir. Ama etkisi hemen buharlaşır, ta ki geride bir şey kalmayıncaya dek. Kardeş Akhel ise neredeyse hiç etki uyandırmaz. Fakat sözleri gönlüne işler ve orada kalır.

-          (Üçüncü Derviş) Hepimizin ulaştığı sonuç, kardeş Seze'nin öğütleri tamamen kendi zihninden geliyor ve zihinlerimiz üzerinde etkili oluyor. Oysaki kardeş Akhel'inkiler doğrudan kendi varlığından çıkıyor ve varlıklarımız üzerinde etkili oluyor.

-          (Peder Giovanni ) Evet, Profesör, düşünmek ve bilmek oldukça farklı olgular. Kişi bilmek için çabalamalı. Bu tek başına, bizi Tanrı'ya götürebilir.

28 Nisan 2017 Cuma

Geç Likidite Penceresi Faiz Artışları, Örtülü Faiz artışı mı?

Merkez Bankasının, son dönemlerde bankacılık sektörünü yönlendirirken çokça kullandığı, "Geç Likidite Penceresi faiz oranları" politikasını, 'örtülü faiz artışları' biçiminde niteleyen görüşler, siyasi ve algısal nitelikte olup ekonomi ve finans literatürüne uygun bir söylem ve muhteva içermemektedir.
Geç Likidite Penceresi uygulaması, likiditesi kalmayan, mali durumu bozulan bankaların taahhütlerini karşılayarak sistemi bozmaması için geliştirilmiş bir para politikası aracı...dır. Bankalar, itibar kurumlarıdır, ellerindeki parayı hırsla, aşırı bir şekilde kredi olarak kullandırıyorlar da taahhütlerini karşılamak için Geç Likidite Penceresinden Merkez Bankasına borçlanmaya geliyorlar değil yani.
Uygulama, bankaların fon yönetimlerinin uç (extrem) durumlarda hesap kapamak için kullandığı bir imkan olup kimi romantik ekonomistlerin zannettiği gibi üzerinden kredi kullandırmak suretiyle faiz elde ettikleri bir kaynak değildir.
Geç Likidite Penceresi faizi, içerdiği tehdit algısından dolayı kur riskini almak istemeyen fon yöneticilerinin ödemeyi tercih ettikleri bir bedeldir. Burada oluşan faiz, bankanın gelir tablosuna zarar olarak aktaracağı bir giderdir, maliyet değildir.
Örtülü faiz iddiası, şayet bilgi eksikliğinden kaynaklanmıyorsa iddia eden açısından utanç vesilesidir, mesleki intihardır ve maalesef internet ortamında onlarca isim bu ithamı kuşanmış durumda kendisini görecekleri beklemektedir.

Geç Likidite Penceresi Faiz Artışı Ne Anlama Geliyor?

Merkez Bankası, Para Politikası Kurulunun 26 Nisan 2017 tarihli kararında "Geç Likidite Penceresine uyguladığı faiz oranlarını, 50 baz puan arttırılarak %12,25 'e yükselttiğini" açıkladı. Karar, ne anlama geliyor?
2000 yılının Kasım ayında Demirbank'ın batmasına yol açan sürecin bir daha yaşanmaması amacıyla sisteme monte edilen "Geç Likidite Penceresi", bankaların her akşam kapatmaları gereken takas borçlarını karşılamayacak durumdaki Kurumların ihtiyaçlarını, TCMB'den kısa ...vadeli kredi kullanarak gidermeleri esasına dayanıyor.
Döviz fiyatlarında Kasım ayından sonra meydana gelen ani ve sürekli yükselişi kırmak isteyen Merkez Bankası, Bankaları dövizlerini satmaya zorlayacak bazı tedbirler aldı. Munzam karşılıkları düşürüp bozmaları için bankalara döviz aktardı. Pek işe yaramamış olacak ki, bankaları döviz satmaya zorlamak için önce kendisinin bankalara yaptığı günlük kredi kullandırımlarına (repo ihalelerine) sınırlama getirdi, ardından da bu uygulamayı askıya alarak faizi (maliyeti) daha yüksek olan Geç Likidite Penceresinden işlem yapmayı öne çıkardı.
Ancak öyle anlaşılıyor ki, 'tedirgin bankalar', kurdaki oynaklık nedeniyle ihtiyaç duydukları TL'yi, Merkez Bankasının hilafına döviz satarak değil, geç likidite penceresinden temin etme konusunda ısrarcı davrandıkça; Merkez Bankası, Geç Likidite Penceresi için uyguladığı faiz oranlarını aşağıdaki gibi arttırdıkça arttırıyor:
25.11.2016, %10,00
25.01.2017, %11,00
17.03.2017, %11,75
27.04.2017, %12,25
Bir süreden beri kurdaki aşağı yönlü hareketi, referandumun sonuçlarından biri olarak okumak mümkünse de Merkez Bankasının yukarıda ifade ettiğimiz çabasının sonucu olarak bankalardaki döviz varlıkların satışı yolunun açıldığı, erken satanın yüksek kurdan TL'ye döndüğü bir sürece girdiğimiz kanaatindeyim. Bu durum başta enerji fiyatları olmak üzere enflasyona ve artacak tüketimle birlikte üretim ve istihdama olumlu yansıyacaktır.

Murat Karayalçın

Gürkan Zengin ve Ekol tv'ye teşekkür ediyorum. Ankara BB ve SHP'nin eski başkanı Murat Karayalçın'la mülakat yaparak 'adam s...