I. Dünya Savaşında, Müttefik gemileri Çanakkale'ye dayanınca, İstanbul'da bir telaş başlar. İttihat ve Terakki Partisi liderliği, şehirdeki tüm kamu ve hükümet binalarına, limanlara, istasyonlara, camii ve kiliselere patlayıcılar yerleştirirler. Şehir düşerse bunları havaya uçuracaklardır. ABD Sefiri Morgenthau, Talat Paşa'ya, "bari, Ayasofya'yı patlatmayın." deyince Talat Paşa, "ittihat ve Terakki Komitesi, içinde eski şeylere ehemmiyet veren insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bizler, 'yeni' şeylerden hoşlanırız" demişti.
(Kuzu Postuna Bürünmüş Kurtlar, sh.112)
Bu anekdotla Talat Bey'i, psikopatın önde gideni olarak tasnif etmek mümkün gibi görünse de; kanaatimce devletin, bizzat kendisini 'kurtaranlar' tarafından içinden çıkılmaz, geri dönüşsüz bir yola sokularak parçalandığını bilen ve gören bir yöneticinin, mesaj vermek istediği kitleye (ittifak Devletlerine) ciddiyeti ve yol açacakları sonuçlar hakkında bir meydan okuması olarak da görülebilir. Ya da iki durum, aynı anda doğru da olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder