14 Eylül 2016 Çarşamba

Yine Kimlik Sorunu

Akademisyen Sosyolog kimliğiyle tanıdığım Ferhat Kentel, 2015 yılında bir güzellik yapmış, eşini kaybetmiş neredeyse evsiz diyebileceğimiz Nijeryalı bir kadını yeni doğmuş küçük kızı ile birlikte evlerine almış... Kentel diyor ki, "öyle yiyecek, giyecek yardımı yapıp görmezlikten gelerek sorunu çözmüş olmuyorsunuz." Yani, benim yaptığım gibi evlat edinir, evinizi açarsanız daha yapısal ve dönüştürücü sonuçlar alırsınız demeye getiriyor. Ne dediğinizi üç noktalı, yoruma açık ifadelerle anlatır...sanız, mesajınızı insanların algılamasına bırakmışsınız demektir. Beni yanlış anladınız demek hakkınız olamaz. Düzgün cümle kursaydın denir, şahsa.
Anladığıma devam edeyim: İnsanlarına yardım etme niyeti ile Nijeryayı boşaltmamızı, insansızlaştırmamızı talep ediyor. Ne kadar akıl dolu ve antiemperyalist bir çözüm değil mi? Sosyolog kimliği, içinde insanın, toplumsalın olmayacağı bir çözüme götürmüş, kendisini; Kel'in başına ilaç sürememesi gibi bir duruma ulaştığı görülüyor.
Ardından eşi söze giriyor. Afrikalı kadınla farklı dinlerde olduklarını söylüyor. Kendileri müslüman, anne ve küçük çocuk hristiyanmış. Şu din ve ifade hürriyetine saygıya bakar mısınız?
Son olarak etnik kimliğe de vurgu yapıyor: çocuklar malum, Nijeryalı ama Güney Afrikalı demeyi tercih ediyor, kendisi Çerkes'miş, eşi Kentel de, "Yunanistan göçmeni Tekirdağlı"ymış. Ortadaki tek Türk, televizyonu izleyen ben mişim meğer. Bu öyle yansıttıkları gibi antimilliyetçilik ya da mikro milliyetçilik meselesi filan değil, problem olarak görülen tek kimlik, Türk olmak gibi görünüyor; oysa biliyoruz ki, Türk olmak bir etiket olmaktan öte inşa edilen bir kimliktir ve Türk Tarihinin getirdiği sorumluluğu taşımayı, yedi düvele meydan okuyan bir pozisyon almayı gerektirir. İnsan, doğuştan getirdiği, emek vermeden elde ettiği bir başka kimlik olan cinsel kimliğine yüklemekten kaçındığı -bunun bir önemi yok- değersizliğini, Allah'ın bir ayeti olan etnisitesine neden yükler?
"Evi Nepal'de kalmış, Slovakyalı bir salyangoz'dur ruhum" diyen, hep sığınmacı kalmış, bulunduğu ortamla, ev sahibiyle empati kurmaktan kaçınmış hatta yurdunu açtığı, sahip olduğunu paylaştığı için ondan (Türk'ten) içten içe nefret etmek... Kişisel bir merhamet hikayesinden çıkardığım sosyolojik sonuçlar, bunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...