30 Eylül 2016 Cuma

İsmet Paşa ve Lozan

Birinci Dünya Harbi'nde yer almış, Kut Savaşına katılmış, İran'da ve Irak'ta başarılı operasyonlar yapmış olan Atatürk'ün dönem arkadaşı Ali İhsan Sabis Paşa, hatıralarında ateşkes zamanı ve sonrası Musul'u Ingilizlere terk etmediklerinden dolayı dönemin Hükümetince acil İstanbul'a çağırıldığını anlatır. İstanbul'a vardığında hiç beklemediği bir gelişme olur; İngilizlerce tevkif edilerek Malta'ya sürgüne gönderilir. Ankara'ya gidemediği için Malta'da huzursuzdur; bir fırsatını bulunca kaçar, Anadolu hareketine katılır. Geçmiş askeri performansından dolayı Ankara'da coşku ve iltifatla karşılanmıştır. Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak, rütbe ve liyakatça İsmet Paşa'nın üstünde olmasına rağmen bir düzen kurduklarını, buna göre Paşa'dan, İsmet Paşanın emri altındaki üç ordudan birinin başına geçmesini rica eder.
İsmet Paşa, Atatürk'ün isteği ile İstanbul'dan Ankara'ya biraz da gönülsüz olarak transfer edilmesinden kısa bir süre sonra Garp Cephesi komutanlığına atanmıştır.
Ali İhsan Paşa, dönemin egoist/küçük hesapların yapılacağı bir devir olmadığını, herkesin vatan savunması için elinden geleni azamisiyle yapması gereken bir dönemde olduklarını ifade eder. Görev yerine gider. Savaş yorgunu, teçhizatı eksik toplama askerlerini eğitime tabi tutar. Daha sonra bu ordunun yapacağı gösteri ve tatbikatlar, gözleme gelen Rus Kurmay heyetine izlettirilerek meşhur Sovyet Askeri yardımının önü açılmıştır. Ali ihsan Paşa, diğer iki ordunun yetersizliğinden yakınır ama bu ordular, kendi denetiminde olmadığından yapabileceği bir şey yoktur.
Paşa, hatıralarında daha sonra çok ciddi problemler yaşayacağı İsmet Paşa hakkında ilginç bir detaya yer verir. Buna göre Batı Cephesi Kurmay Heyetindeki subayların bir kısmı, cephede aileleri ile birlikte yaşamaktadır. Mesai saatleri içinde karargahda bulunan bu subaylar, daha sonra ev/lojmanlarına gitmekte ve savaş öncesinde yaptıkları gibi eşli, çocuklu düzenli bir hayat sürmektedirler. (Sistemik senkron/Uyum sorunu) İsmet Paşa da ailesiyle birlikte kalmakta ve mesai sonrası evine gitmektedir. Ali İhsan Paşa, bu tutumu eleştirir, ona göre bu mücadelede Mehmetçikle birlikte aynı frekansta, benzer koşulları yaşamak, sistemde sinerji (çoğalan olumlu etki) yaratmakta; aksi durum ise yabancılaşma, mekanik/ruhsuz bir girdi çıktı ilişkisi doğurmakta, sistemin entegre olmasını engellemektedir.
Paşa, İsmet Paşa'nın evcimen bir karakter olduğu saptamasında bulunur. Şüphesiz evcimen olmak bir kusur değil ancak bu tipte bir insandan da evden uzun süre ayrı kalmasını gerektirecek görevleri bihakkın yerine getirmesini beklemek yanlış olacaktır. İsmet Paşa'nın sinirli, öfkeli, çabuk karar veren yapısı da göz önünde bulundurulduğunda; diplomatik önemli bir tecrübesi olmadığı halde -Mudanya Mütarekesini örnek göstermek, anlamlı ve yeterli değildir- kendi içinde uyumsuz bir ekibin başı olarak neden Lozan'da görevlendirildiği konusunda tatminkar bir cevaba ulaşmış değiliz.
Lozan'da muhatabı olan çok sayıdaki müzakereci, İsmet Paşa'yı germekte ve maalesef ekibinden de iyi bir hizmet/performans alamamaktadır. Bazen Ankara'nın inisiyatif kullanması gerektiğini düşündüğü konulara ilişkin telgrafla şifreli mesajlar yazar, cevap bekler ancak kendisine genellikle geç dönüş yapıldığı kanaatindedir; görüşmeler süresince Başbakan Rauf Bey'in kendisiyle oynadığından kuşkulanacak ve döndüğünde de Rauf Beyi suçlayacaktır. Ancak gecikmenin kaynağının Atatürk olduğu, konuların sabır gerektirdiği de ortadadır.
İsmet Paşanın Lozan Heyetine atanması ve müzakerelerdeki ekip performansı konusunun gündeme gelmesi, dünü anlama, yarını inşa etme uğraşısı için büyük önem arz etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...