18 Ekim 2015 Pazar

Kürtçülerin Göremedikleri

Gazete ve televizyon kanallarının sosyal medya haber altlıklarına yazdıkları yorumlarla görünürlük kazanan kimi kürtçü/terör örgütü paydaşı takipçiler, nefret ve saldırganlık dilinin özelliklerini kullanıp olan biteni sakatlanmış algılarıyla çarpıtarak bambaşka bir dünyanın da inşa edilebileceğini gösteriyorlar.
Karşıtından beslenip motive olan bu gruba her seferinde makabelede bulunan en az onlar kadar tepkisel birileri çıktı mı, seyredin gümbürtüyü...
Benzer bir durum cerahat cemaatinin müntesipleri ile teması olan arkadaşların da başında. Bir dizi jenerik sıfatı, anlamlı bir gramatik yapı içinde kurgulamayı fikir imalatı sanan bu şahıslar, diyalog sürdüğü müddetçe sınırı aşmadıkları ya da genişlettikleri inancıyla iman tazelemektedirler.
Bunlara ayrılan tüm kaynaklar (para, zaman, emek/işgücü), israf edilmiş kabul edilmelidir.

Sosyal medyada yorum yazan Kürtçü/terör örgütü paydaşı yorumcularının jenerik ifadelerine göre Türkiye, Kürdistan’da işgalci olarak bulunuyor ama Nevres Kartal'ın işgalin hangi yıl başladığı sorusuna verecek bir cevap bulamıyorlar, 
Kürtçe ile Sümercenin ortak olduğunu iddia ediyorlar ama Sümerce de bilmediklerinden bunu test etme imkanından mahrum olmalarına rağmen safdil bir eda ile inanmamızı bekliyorlar,
(Akranlarının kendisinin yapamadığı pek çok şeyi yapabildiğini doktora anlatıp yardım isteyen yaşlı adama doktor, “sen de söyle amca” demesi gibi) ve ne yazıkki, terör örgütü hakkında olumlu nitelemeler yapıyorlar.
İşte bu ahirette hesap vereceğine iman etmiş bir insanın kelimelerini seçerek kullanacağı bir alandır. Hem de o terör örgütü, -Kürt Kültürü’ne aykırı olarak- uzunca bir süredir cephede şehit verdiremeyip uykuda, yolda, araçta, kişisel problemini çözmek için telefonla yardımını istediği kamu görevlilerine suikast yaptığı, alçakça cinayetler işleyip şehit ettiği apaçık ortadayken…
Bulgaristan ve Bosna muhacirlerini hiçbir koşul ya da çekince öne sürmeden kabul eden Halkımız, Irak ve Suriye’den gelen göçmenlere de sorgu sual etmeden kapılarını açtı.
Batıdan gelenlerin zamanında (1989-1995 arası) toplumun görüş, tutum ve davranışlarını etkilemek bakımından dönemin medya yöneticileri, toplumda bu kabulün reddine ilişkin olumsuz yayınlar yapmazken, güneyden gelen mülteciler dönemindeki (2013-2015) medya yapılanması, bu gelişmenin aleyhinde pozisyon aldı.
Henüz şifası bulunamayan Tayyip Erdoğan ve AkParti düşmanlığı hastalığı ile malül medyanın, bu red politikasının ana sebebi, belki halkı yılgınlığa düşürüp desteğini çekmesi ve böylelikle hükümetin düşebileceği ümididir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...