Fetöyü de kapsaması bakımından genel ifade edeceğim:
Cerahat Cemaatinin, çok sonradan ortaya çıkacak "siyasi iktidarı, demokratik olmayan yollardan ele geçirme" hedeflerine ilişkin henüz üçüncü kişilerce aşikar olmamış kripto yapısı bilinmediği ve "dindar insandan zarar gelmez" empatisinin getirdiği analojik benzerlik (yanılsama) sonucu, bu tip insanların kamusal görevlerde tercih ve kabul edilerek işin, zaman içinde ehli olacağı düşünülen, haramdan sakınan, hakka hukuka riayet ve adaleti tesis edecek insanlara tevcih edildiği zannedildi.
17 Aralıktan önce "biz zaten bunların ne olduklarını biliyorduk" diye hava atan zevatın, dini olan her şeye karşı kategorik saldırgan ve tahammülsüz tutumu, bu beyanlarının da toptancı ve haksız olduğunu düşünmemize yol açmıştı.
Bugün meşrebince kendilerini öngörülü, bizi de aptal yerine koyanlar, neden kendilerine güvenip arkamızı dönmediğimizi anlayamazlar. 17 ve 25 aralıktan sonraki Cerahat temizliği harekatına bırakın destek olmayı, "iti ite kırdırdığı" kanaatiyle tribünden kahvesini yudumlayan köstekçiler, ilk fırsatta siyasi rekabetin dayatması karşısında şeytanla işbirliğine gittiler.
Bugün askeriyede arkadaşının kripto fetöcü olduğunu son kalkışmayla birlikte anlayan muvazzafların yaşadığı şaşkınlığı düşünün.
Büyük badire atlattık.
21 Temmuz 2016 Perşembe
20 Temmuz 2016 Çarşamba
Darbe Girişimi ve Kredi Dercelendirme Kuruluşları
Başarısız darbe girişimini izleyen ilk iş günü, ilişkide olduğumuz kredi derecelendirme kuruluşları, alel acele bir açıklama yaparak Türkiye'nin kredi notunu çöp seviyesine indirebileceklerini beyan ettiler.
Bu kurumlar, küresel sermaye hareketlerini yönlendirmede itibar edilen referans kurumlar.
Darbe girişiminin önemli bir 'darbeci enerjisi' boşalmasına yol açtığı ve bu durumun benzer darbe girişimlerini, kısa vadede tekrarlanabilir olmaktan çıkarmasına rağmen sanki Türki...ye'de darbe, başarılı olmuş gibi notumuzu çöp seviyesine indirecek cezalandırıcı kararlar alabileceklerini dair üç derecelendirme kuruluşunun da aynı anda açıklama yapması, bunların ortak siyasi bir merkezin isteklerini uygulayan yapılar olduğu bilgisini teyit ettiği kanaatindeyim.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının bu kararı, darbe girişiminin Amerikan akreditasyonu taşıdığının da en önemli göstergelerinden biri olmuştur.
Kalkışmanın çok değişik cephelerde sürdüğünü görüyoruz.
Bu kurumlar, küresel sermaye hareketlerini yönlendirmede itibar edilen referans kurumlar.
Darbe girişiminin önemli bir 'darbeci enerjisi' boşalmasına yol açtığı ve bu durumun benzer darbe girişimlerini, kısa vadede tekrarlanabilir olmaktan çıkarmasına rağmen sanki Türki...ye'de darbe, başarılı olmuş gibi notumuzu çöp seviyesine indirecek cezalandırıcı kararlar alabileceklerini dair üç derecelendirme kuruluşunun da aynı anda açıklama yapması, bunların ortak siyasi bir merkezin isteklerini uygulayan yapılar olduğu bilgisini teyit ettiği kanaatindeyim.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının bu kararı, darbe girişiminin Amerikan akreditasyonu taşıdığının da en önemli göstergelerinden biri olmuştur.
Kalkışmanın çok değişik cephelerde sürdüğünü görüyoruz.
Darbe Girişimi, İdam İstemi ve Uluslararası Yükümlülükler
Başarısız darbe girişimi sonrası, ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Türkiye'nin NATO dışına çıkarılması, AB Dış Politika Temsilcisi Frederica Mogherini ve Belçika Dış işleri Bakanı Didier Reybders, idamı mevzuatına koyan bir ülkenin birlik üyesi olamayacağını açıklayan beyanları, önemli kurumların yönetiminde bulunan yetkililerin, Türk toplumu ve yönetimiyle empati kuramadıklarını gösteren tepkisel açıklamalardır. (Papa'nın New York'u ziyaretinde genelevlerin durumunu sorduğunu manşet yapan gazeteciler gibi yanlış bir odaklanma sorunu yaşıyor bu yetkililer ve can tehlikesi atlattıktan sonra yapılmış duygusal açıklamaları esas alıp kırıcı ve küstah değerlendirmelerde bulunuyorlar.)
Batı cephesindeki bu gelişmeleri öğrendikten sonra tepkisel hareketleriyle ünlü ortalama yurdum insanının da, en kısa bir süre içinde "ilk yumruğu atan taraf" olmanın dayanılmaz cazibesine kapılıp Türkiye'nin
hemen bu birliklerden ayrılması gerektiği hususunda açıklamalarda bulunmaya başlayacaklarını bekliyorum.
Şahsen her iki örgütten de çıkmak yerine çıkarılmanın daha uygun olduğu kanaatindeyim. Her iki kurumdaki dostlarımızın elini zayıflatmamak, kanaatlerini almadan çıkmak yönünde karar vermek suretiyle onları küstürmemek ve böylelikle yanımızda olmalarını temin ederek bizim olmadığımız ortamlarda hak ve hukukumuzu korumalarına destek olmak için böylesi bir davranışın daha doğru olacağı kanaatindeyim.
Batı cephesindeki bu gelişmeleri öğrendikten sonra tepkisel hareketleriyle ünlü ortalama yurdum insanının da, en kısa bir süre içinde "ilk yumruğu atan taraf" olmanın dayanılmaz cazibesine kapılıp Türkiye'nin
hemen bu birliklerden ayrılması gerektiği hususunda açıklamalarda bulunmaya başlayacaklarını bekliyorum.
Şahsen her iki örgütten de çıkmak yerine çıkarılmanın daha uygun olduğu kanaatindeyim. Her iki kurumdaki dostlarımızın elini zayıflatmamak, kanaatlerini almadan çıkmak yönünde karar vermek suretiyle onları küstürmemek ve böylelikle yanımızda olmalarını temin ederek bizim olmadığımız ortamlarda hak ve hukukumuzu korumalarına destek olmak için böylesi bir davranışın daha doğru olacağı kanaatindeyim.
Darbe Girişimi gecesi Bülent Arınç
Bülent Arınç, başarısız darbe girişimi gecesi, NTV canlı yayınına katılıp kişisel durumuna -güvenliğine- açıklık getirdi, darbe ve darbecileri kınadı. Bunu yaparken hızını alamayıp Fetö'ye de değinmesini beklerdim ancak bunu yapmadı. Kemal Kılıçdaroğlu da yapmamıştı, aynı saptamayı. Artık olayın sıcaklığı mı, algıda seçilmişim mi, bilmiyorum. (Arınç'ın Erdoğan muhalifi olmasında ya da böyle görüntü vermesinddli en önemli amilin Tayyip Bey'in bizzat kendisi olduğu yönündeki k...anaatim değişmedi. Arınç, emeklilik töreni yapılmadan, emeği için teşekkür edilmeden, değersiz olduğu hissettirilecek bir biçimde evine gönderildi. Tayyip Bey, üstüne düşen tsltif görevini yerine getirseydi Arınç, Gestalt'ı tamamlayacak, huzurla perdeyi kapatacaktı, olmadı ama ikisi arasında olumsuz majör bir gelişme olmadı, hala olabilirliğini sağlamak Erdoğan'ın elinde)
Arınç'ın TV yayınında darbecileri kınarken "mevcut iktidarın beğenilmeyen icraatlarına verilecek tepkinin darbe olamayacağını" söylemesi, ruhundaki fırtınanın dinmediğini, taze olduğunu göstermesi bakımından ilginçti.
Arınç'ın TV yayınında darbecileri kınarken "mevcut iktidarın beğenilmeyen icraatlarına verilecek tepkinin darbe olamayacağını" söylemesi, ruhundaki fırtınanın dinmediğini, taze olduğunu göstermesi bakımından ilginçti.
13 Temmuz 2016 Çarşamba
Empatinin Yitimi
Mağdurla empati yapma yeteneğini kaybeden insanlar, başka insanların kategorik olarak tanımlayıp sıfatladıkları, tayin ettikleri alanda sürekli bulunuyor sanırlar. Örneğin mülteci kategorisine birilerini atar, bu insan grubu orada bir süre bekler ve dünyanın etrafında döndüğü pasif gözlemci arkadaş, bir zaman sonra hayatın akışı gereği dikkatini başka alanlara çevirdiğinden; sonra o mültecilere ne olduğunu bilemez, ilgisi kopmuştur. Zaten işi gücü olduğundan ilave sorumluluk almamak için mültecilerle bağ/yakınlık da kurmamıştır.
Empati yoksunluğu, verimli bir zemindir. Her türlü narsistik tezahür, psikopatlık, nefret suçu ve ırkçılık gibi şirk'in çeşitli görünümlerine kaynak teşkil eder.
Empati yoksunluğu, verimli bir zemindir. Her türlü narsistik tezahür, psikopatlık, nefret suçu ve ırkçılık gibi şirk'in çeşitli görünümlerine kaynak teşkil eder.
Gece Edebiyatı
Serbest Fırka'nın kurulmasından itibaren kontrol dışına çıkarak yoğun bir halk teveccühüne mazhar olması, başta oyunu kuran Atatürk ile İnönü ve CHP çevresini kaygılandırmakta, kendilerini hadiseye vaziyet almaya sevk etmektedir.
Serbest Fırka'da çalışmak üzere bizzat Atatürk tarafından görevlendirilen Ahmet Ağaoğlu'nun hatıralarında Akademisyen İsmail Hakkı Bey ile ilgili paylaşmak istediğim bir anı var.
İsmail Hakkı Bey, Serbest Fırka'nın gayriresmi yayın organı Yarın Gaze...tesinde bir yazı yazarak Atatürk'ü Mikelanj ve yine bir rönesans sanatçısı Dölakruva ile mukayese ederek 'ben Halk Fırkası Reisi Gazi'yi değil, memleketi kurtarmış olan Mustafa Kemal'i severim' diyor.
Gazi, okuduklarından hoşlanmaz, öfkelenir. Ağaoğlu'nun Ankara'da olduğunu öğrenince kendisini Çankaya'ya çağırır, makaleyi değerlendirmesini ister. Ağaoğlu da yazıyı beğenmediğini, yanyana getirilmesi imkansız isimler arasında yapılan mukayeseyi anlamsız bulduğunu söyler. Gazi, konuya devam etmez, yemeğe geçilir, konu değişmiştir.
Ancak Ağaoğlu, konuşmalardan İsmail Hakkı Beyin yazısının daha önce de aynı mecliste konu edilerek Dr. Reşit Galip Beyin imza atacağı cevabi nitelikte bir yazının yine aynı mecliste tarafından kaleme alındığını öğrenir.
İsmail Hakkı Beyin bu makaleye cevap vermemesi mücadeleden hoşlanan Gazi'yi 'bir kat daha' kızdırmış, 'baştanbaşa küfür ve tahkirle dolu' ikinci bir makale daha yazılmıştır.
Gazi, 'beni müdafaa için bu makaleyi imzalar mısın?' diye sorunca Ağaoğlu, etrafındaki bakışların da olumlu yönlendirmesiyle 'çok içilmiş, bütün muvazeneler bozulmuştu' diyor, kabul eder, derhal kalem kağıt getirilir, yazıyı imzalar.
Sonra Gazi'nin direktifiyle iki yazı daha yazar. Ilki telgraftır: Parti Başkanı Fethi Bey'e, İsmail Hakkı Bey'in partiden atılıp üniversiteye dönmesi önerisi dile getirilir. Diğeri de yine Fethi Beye, İsmail Hakkı Beyi eleştiren daha ağır hücumların olduğu uzun bir yazı. Gazi ne söylediyse yazmıştır. Bitince yazılar temize çekilip gönderilir.
Sabah saatlerinde evine dönen Ağaoğlu, huzursuzdur, uyuyamaz. Manevi bir azabın kendisini yaktığını hisseder. İsmail Hakkı Beyi, temiz, hürmete layık bir zat olarak tanımaktadır. Serbest Fırkaya kendiliğinden, vatan aşkı ve hürriyet muhabbetiyle geldiğine inanmaktadır. Ona karşı vaziyet almayı manevi bir ölüm telakki eder. Olayı anlatması için oğlunu İstanbul'a Fethi Beyin yanına gönderir. Kendisi de Reşit Galip Beyin evine giderek dün gece yazdığı telgrafla mektubun geri çağrılmasına ilişkin yardım talep eder.
Doktor, Ağaoğlu'nun çektiği azabı sezince kahkaha ile güler: 'müsterih olunuz, telgraf ve mektup ne gitti ne de gider. Saat üçten sonra yazılan bu gibi yazılara Sarayda gece edebiyatı denir ve hiçbir yere gönderilmez. Yaverler ve katipler bunu bilirler.'
Serbest Fırka'da çalışmak üzere bizzat Atatürk tarafından görevlendirilen Ahmet Ağaoğlu'nun hatıralarında Akademisyen İsmail Hakkı Bey ile ilgili paylaşmak istediğim bir anı var.
İsmail Hakkı Bey, Serbest Fırka'nın gayriresmi yayın organı Yarın Gaze...tesinde bir yazı yazarak Atatürk'ü Mikelanj ve yine bir rönesans sanatçısı Dölakruva ile mukayese ederek 'ben Halk Fırkası Reisi Gazi'yi değil, memleketi kurtarmış olan Mustafa Kemal'i severim' diyor.
Gazi, okuduklarından hoşlanmaz, öfkelenir. Ağaoğlu'nun Ankara'da olduğunu öğrenince kendisini Çankaya'ya çağırır, makaleyi değerlendirmesini ister. Ağaoğlu da yazıyı beğenmediğini, yanyana getirilmesi imkansız isimler arasında yapılan mukayeseyi anlamsız bulduğunu söyler. Gazi, konuya devam etmez, yemeğe geçilir, konu değişmiştir.
Ancak Ağaoğlu, konuşmalardan İsmail Hakkı Beyin yazısının daha önce de aynı mecliste konu edilerek Dr. Reşit Galip Beyin imza atacağı cevabi nitelikte bir yazının yine aynı mecliste tarafından kaleme alındığını öğrenir.
İsmail Hakkı Beyin bu makaleye cevap vermemesi mücadeleden hoşlanan Gazi'yi 'bir kat daha' kızdırmış, 'baştanbaşa küfür ve tahkirle dolu' ikinci bir makale daha yazılmıştır.
Gazi, 'beni müdafaa için bu makaleyi imzalar mısın?' diye sorunca Ağaoğlu, etrafındaki bakışların da olumlu yönlendirmesiyle 'çok içilmiş, bütün muvazeneler bozulmuştu' diyor, kabul eder, derhal kalem kağıt getirilir, yazıyı imzalar.
Sonra Gazi'nin direktifiyle iki yazı daha yazar. Ilki telgraftır: Parti Başkanı Fethi Bey'e, İsmail Hakkı Bey'in partiden atılıp üniversiteye dönmesi önerisi dile getirilir. Diğeri de yine Fethi Beye, İsmail Hakkı Beyi eleştiren daha ağır hücumların olduğu uzun bir yazı. Gazi ne söylediyse yazmıştır. Bitince yazılar temize çekilip gönderilir.
Sabah saatlerinde evine dönen Ağaoğlu, huzursuzdur, uyuyamaz. Manevi bir azabın kendisini yaktığını hisseder. İsmail Hakkı Beyi, temiz, hürmete layık bir zat olarak tanımaktadır. Serbest Fırkaya kendiliğinden, vatan aşkı ve hürriyet muhabbetiyle geldiğine inanmaktadır. Ona karşı vaziyet almayı manevi bir ölüm telakki eder. Olayı anlatması için oğlunu İstanbul'a Fethi Beyin yanına gönderir. Kendisi de Reşit Galip Beyin evine giderek dün gece yazdığı telgrafla mektubun geri çağrılmasına ilişkin yardım talep eder.
Doktor, Ağaoğlu'nun çektiği azabı sezince kahkaha ile güler: 'müsterih olunuz, telgraf ve mektup ne gitti ne de gider. Saat üçten sonra yazılan bu gibi yazılara Sarayda gece edebiyatı denir ve hiçbir yere gönderilmez. Yaverler ve katipler bunu bilirler.'
Fevzi Çakmak Hakkında
Serbest Fırkaya Atatürk'ün ricası ile kurcu olan Ahmet Ağaoğlu'nun Fevzi Çakmak'a ilişkin değerlendirmesi:
Müşir üniformasına bürünmüş olan bu Zat'ın, Gazi'ye karşı fikir beyan ettiğini kim görmüş? Sükut ve murakabe ve bir de dairede gece ve gündüz haritalar üzerinde düşüncelere dalmak bu Zat'ın tuttuğu yoldur. O şimdiye kadar neye karışmış ki, şimdi bir şeye karışsın! Derinden dindar ve muhafazakar olduğu halde, ruhunda taşıdığı bütün bu inançlar yıkılırken, O dudaklarını açıp da bir tek kelime söylememiştir! Her emrivaki karşısında daima susmuş, daima içten düşünceye dalmış! Bu suretle siyasi hayatın müspet sahalarından kaçındığı gibi menfi tecellilerine karşı da daima eteğini silkmiş, uzakta kalmış, kendisini korumuş! Bütün şeyhler gibi bu Zat'ın da yegane endişesi nefsini korumak, hayra da, şerre de karşı uzak kalmak olmuştur.
Müşir üniformasına bürünmüş olan bu Zat'ın, Gazi'ye karşı fikir beyan ettiğini kim görmüş? Sükut ve murakabe ve bir de dairede gece ve gündüz haritalar üzerinde düşüncelere dalmak bu Zat'ın tuttuğu yoldur. O şimdiye kadar neye karışmış ki, şimdi bir şeye karışsın! Derinden dindar ve muhafazakar olduğu halde, ruhunda taşıdığı bütün bu inançlar yıkılırken, O dudaklarını açıp da bir tek kelime söylememiştir! Her emrivaki karşısında daima susmuş, daima içten düşünceye dalmış! Bu suretle siyasi hayatın müspet sahalarından kaçındığı gibi menfi tecellilerine karşı da daima eteğini silkmiş, uzakta kalmış, kendisini korumuş! Bütün şeyhler gibi bu Zat'ın da yegane endişesi nefsini korumak, hayra da, şerre de karşı uzak kalmak olmuştur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Murat Karayalçın
Gürkan Zengin ve Ekol tv'ye teşekkür ediyorum. Ankara BB ve SHP'nin eski başkanı Murat Karayalçın'la mülakat yaparak 'adam s...
-
Orospu Çocuğu ifadesi, bugün yaygın olarak küfür maksatlı kullanılıyor: İtham edilen kişinin annesi, değersizleştirerek kişinin kendisinin d...
-
Gürkan Zengin ve Ekol tv'ye teşekkür ediyorum. Ankara BB ve SHP'nin eski başkanı Murat Karayalçın'la mülakat yaparak 'adam s...
-
Meclis Darbeyi Araştırma Komisyonunun çalışmaları, yakın tarihimizin gri ve karanlık alanlarını aydınlatmakta ve ülkemizin iç politik günd...