Cinsiyet kavramının, kadın ve erkek diye tasnif ettiğimiz biyolojiye bakan bir yüzü olduğu gibi toplumsal hayata yine kadın ve erkek rolleri, alışkanlıkları diye bilinen bir başka yüzü daha bulunmaktadır.
Biyolojik cinsiyet, doğuştan gelir. Birilerinin kendi cinsiyetlerini tercihe dönüştürüp kimlik kazanma gayreti içine girmeleri, ideolojik temelli yönelimlerdir. Bu ideoloji, kendi mevcut durumlarına toplumsal meşruiyet kazandırmak amacını taşır. Ülkemizde terör örgütünün %10 seçim barajını aşmak için bu yaralı bilinçle seçim işbirliği yapmak suretiyle seçim barajını aştığını hatırlatmak isterim.
Feminist hareket, cinsiyet ayrımcılığının önündeki biyolojik engelleri doğrudan aşamayınca önce fraksiyonel dediğimiz sapkın cinsel yönelişlere kucak açmış, böylece toplumsal tabanını genişletmiştir. Ancak genel kitlenin feminizmi, kadın haklarını savunan bir ideoloji olarak görmekten öte, kadın hegamonyasını kurmak üzere çalışan erkek karşıtı bir hareket olarak adlandırması üzerine resmi olarak bu ismi terk etmiş ve 80'lerin başından itibaren kadın çalışmaları, toplumsal cinsiyet başlığı altında çalışılır olmuştu.
Adını toplumsal cinsiyet çalışmaları olarak değiştiren Feministtik ahali, kendini özellikle akademi çevrelerinde istihdam etti ve neredeyse tüm sosyal bilimlerin gelişmesinin durduğu bir zamanda kadın çalışmaları yaparak bazı prestijli kazanımlar elde etti.
Grup literatürü, on yıl önce yapılmış bir tespit olarak antropoloji biliminin toplumsal cinsiyet bakış açısıyla sterilize edildiğinden söz etmektedir.
Bu görüşe göre tarihi yazanlar, iktisadın teorisini kuranlar, genellikle erkekler olup gücü ve iktidarı merkezine alan klasik 'ataerkil' bakış açılarıyla eksik, yerine göre hatalı olabilecek bir yaklaşımla konularına eğilmektedirler.
İktisadın homo ekonomikus dediği ekonomik insanının cinsiyeti nedir? Ne fark eder sorusu, kadın ve erkek bakış açısının özdeş olduğu varsayımına dayanır ki, bu durum eşyanın tabiatına aykırıdır. Zira erkek ve kadının hemen her konuda hayata aynı pencereden bakmadıkları, toplum içinde yaşayan hemen herkesin ortak kanaatidir. Homo ekonomikus, şayet kadın olsaydı, rasyonellik varsayımı, duygusallık ile yer değiştirir, bambaşka bir iktisat kuramı inşa edilirdi, denmektedir.
Artık toplumsal cinsiyet kavramına daha yakından bakabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder