Artık 23 Haziran'da yapılacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde; İmamoğlu ve dolayısı ile CHP'ye verilecek oyların temel motivasyonunun ulaşımıyla, çevre temizliği ve kent dokusuyla daha yaşanılır 'her şeyin daha güzel olacağı" bir İstanbul'a ulaşmak olmadığını, AkParti'nin kaybetme ihtimali üzerinden Tayyip Erdoğan iktidarının düşürülmesinin hedeflendiğini biliyoruz.
Bu tip girişimler her zaman başarısızlıkla sonuçlanmıyor: 1908'de ne olduğu ile ilgili korkutmak istemem ancak 1908'de başlayan savaş ve kayıplarla dolu anafor, 1923'te Cumhuriyetin kurulmasıyla siyasi anlamda sona ermişti. İnsan sayısı, km2, ton, Lira vb. bütün birimlerde kayıp ve onulmaz bir acı içindeydik.
1991'de Özal Cumhurbaşkanı iken Demirel ve Erdal İnönü'nün demokrasi vurgulu popülist seçim kampanyaları sonuç vermiş; Türkiye, on yıl sonra tek parti iktidarından koalisyonlarla yönetilen amaçsız, düzensiz, çalkantılı bir sürece girmişti. 90'lı yıllar, her anlamda bu ülkenin kayıp yıllarıdır. Bu tip girişimler sonuç verdiğinde hayatın hemen her alanında önemli kayıplar yaşanmaktadır.
Ancak kabul edelim ki mevcut iktidarı devirmek fikri, katılımcılara "ben de oradaydım" dedirtecek bir hikaye bahşediyor. Kurt, kan kokusunu alınca aklı devre dışı kalır, fabrika ayarlarına geri döner, hedefine kilitlenir.
Özal'ı, Abdülhamit'i devirenler nerede şimdi? Onlar da hikaye sahibiydi. Çok değil iki yıl içinde "ne halt" işlediklerine vakıf oldular. Şimdi kimsenin sesi çıkmıyor. 'Demokratik darbe' sahipsiz. Toplumsal kayıp da cabası...
Adını koyalım: İmamoğlu, rasyonel değil, duygusal bir tercih. Bir kavle göre bu seçmenin bilinç altı, 1908 ve 1991 yıllarında olduğu gibi mührü basmasıyla yıkılacak bir enkazı görmek istiyor. Birilerinin ona yıkılacak evin kendi evi, evdekilerin de kendi mahremi olacağını göstermesi gerek.
Hipnoz halinde odaklanmış birine dışarıdan, kelimelerle müdahale etmek imkansız. Kafasını kaldırıp yapmak istediği hareketin büyük resimde birbiri ardınca nasıl artçı sonuçlar doğuracağını tahayyül etmesi ve bunu gerçekten isteyip istemediğine karar vermesi gerek. Milletin feraseti burada devreye giriyor. Hipnozun etkisinden kurtulurlarsa daha tutarlı politikalara yöneleceklerine inanıyorum. Nitekim, örneğin; ancak o zaman terör örgütü ile amaçta işbirliği yapıyor olmanın hem duygusal hem de rasyonel açıdan kabul edilebilir bir tarafı olmadığını fark edebileceklerini düşünüyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Sanatçının özgürlüğü
Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...
-
Orospu Çocuğu ifadesi, bugün yaygın olarak küfür maksatlı kullanılıyor: İtham edilen kişinin annesi, değersizleştirerek kişinin kendisinin d...
-
1- Nesrin Sipahi > Endülüste Raks 2- Müslüm Gürses > Sessiz Gemi 3- Gönül Aköz > Körfezdeki Dalgın Suya Bir Ba...
-
Kişisel Gelişim konusuna ilgi duyan okuyucu kitlesinin bir kısmının merakla beklediği Metin Hara ‘ya ait “ Aşkın İstilası, Yol” isimli kita...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder