"...Osmanlı İmparatorluğu, Türk-İslam insanını 600 sene üretimden
uzak tutmuş. Osmanlı İmparatorluğu aşağı yukarı fetihten beri yalnız İslam Türkleri'ni
değil, devşirme yoluyla Hıristiyan ailelerinin çocuklarını da almış, asker yapmış.
Şimdi ilk defa olarak, Türkiye 1960'lardan bu yana sivil toplum oluyor. Yani
insanlar askerlik dışı becerilerde ve işlerde çalışmak üzere, bilerek veya
bilmeyerek, ilk defa olarak Anadolu'dan İstanbul'a gelmek istiyorlar. Bu çok önemli.
Türk toplumundaki en büyük değişme burada. Bugün Türkiye'de öyle bir duruma
geldik ki, bu insanların ikinci nesli Paris'te, Londra'da dolaşıyor, ihracat
yapıyor. Reji müdürü hatıralarında şöyle bir olay anlatıyor: "Samsun'daki
tütün imalathanesine işçi filan alacağız, bir de silahlı bekçi alacağız.
Bunları topladık. İmtihana 500 kişi kadar gelmişler, 50-60 kişi alınacak. Nasıl
seçeceğiz? Dediler ki, bunlara matematik soralım. İnanır mısınız, o gelen 500
kişiden hiç birisi kerrat cetvelini bilmiyordu. Ne yapalım tüfek atışı yapalım,
bir hedef koyduk, herkes on ikiden vurdu. Şimdi toplum buymuş, kerrat cetvelini
bilmiyor, ama on ikiden vuruyor. Bunu değiştirmek lazım. Türkiye'de bunu değiştirmek
için, geçmişin verdiği birtakım şeyler
var. Bunların faturasını yani, bütün bu İstanbul'a yığılmalar, sivil toplum
olmanın bedelini şimdi ödüyoruz. Agop Paşa maliye nazırıyken, "Ya, şu
Harbiye Nazırına kerrat cetvelini değil ama faiz hesabını öğretebilsem. Aldığı
avanslar için ne kadar faiz ödediğimizi, bir turlu öğretemedim," diyor. Şimdi
böyle değil. Türkiye'de kapıcılar bile, sabah, parasıyla döviz alıyor, akşama
satıyor. Artık uyandı Türk. Bu uyanmadan da korkmamak lazım. Aydın kesim bu
uyanmadan da korkuyor..."
Haydar Kazgan, Salı Toplantıları: İstanbul’un dört çağı, sh.
114
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder