CHP'nin siyasi iktidarda olmamasına rağmen iktidarı da içeren
toplumsal kurumlarda hegemon (belirleyici egemen kültür) olma misyonunu
sürdürdüğünü; buna karşılık kabaca sağcı diyeceğimiz DP ile başlayıp AP, ANAP
ve AkParti'ye kadar gelen çizginin hegemon olma konusunda önemli bir
girişim/yatırım da yapmadığı kanaatindeyim. Bu sağcı kadrolar, bütün
enerjilerini safiyane bir biçimde ülkenin ekonomik gelişmesinde karşılaşılan
darboğazların çözümü için sarf ederlerken CHP ve onunla beraber hareket eden
vesayet kurumları, bir taraftan iktidar mücadelesi yapmak adına bu iyi niyetli
girişimleri sabote ettiler, diğer yandan da kendilerini kadro açısından yeniden
üretebilme yolunda (mesleğin babadan oğula geçmesi; subay oğlunun subay,
büyükelçi oğlunun hariciye bakanlığı yetkilisi olması vb şeklinde) yakın zamana
kadar önemli bir uğraşı verdiler ve başarılı oldular.
Özal ile başlayan bürokrasideki millileşme çabaları, zamanla
tedricen devam ederken AkParti döneminde iyice yoğunlaştı ancak kişisel
gözlemim bu sosyolojinin hegemon olma anlamında bir hedefinin olmadığı
yönündedir. Bu çizgi, hegemon olmayı siyasi iktidarın doğrudan bir sonucu sanma
gafletiyle maluldü.
Bugünden geçmişe bakınca bir istisna olarak Gülen
Hareketi'nin hegemon olmak amacını, neredeyse bürokrasideki kadrolaşmasının
başından beri bir hedef olarak gördüğü anlaşılıyor. Ancak hegemon olma
maksadının, ülke menfaati yerine kendi küçük gruplarının iktidarı olduğunun
ortaya çıkması için 17/25 Aralıkların yaşanması beklenecekti.
Ülkemizde sağcı partilerin, İslam kültürünü hegemon
kılmaları mümkün mü?
Sağ partilerin hükümet etmesinden yararlanan bazı sermaye
grupları, kendi kazanımlarını meşrulaştırmak için çeşitli İslami söylemler
kullanabilecekleri gibi kullandıkları söylemlere inanabilirler de. Müslüman
kültür, bu nevi sermaye grupları üzerinden hegemon olamaz, bu eşyanın tabiatına
birkaç açıdan aykırıdır: birincisi her şeyden önce sermayenin kendisi, bir
başka hegemonik güçtür: Kendi kültür ve kurumlarını beraberinde geliştirir, büyütür.
Sermaye, ehlileştirilebilir ancak sürekli denetimi şarttır, zira bulduğu ilk
fırsatta kendini dizginleyenler başta olmak üzere büyümesini engelleyen tüm hedefleri
tehdit olarak görür, saldırır, dönüştürmeye çalışır.
İkincisi, Müslüman kültürün başarısı toplumun bunu
sahiplenmesi ve geliştirmesiyle ortaya çıkar. Burada sermaye lojistik anlamda
bir katalizör etkisi gösterebilirse de günümüzde STK’lar, Belediye lokalleri de
toplumdaki her türlü birlikteliğe ortam sağlamada sermayenin gücünü paylaşarak
azaltmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder