17 Mayıs 2023 Çarşamba

Kadim Hint Tıbbı olan Ayurvedik beslenmenin ana prensipleri

• Günün en kuvvetli öğünü mutlaka öğle yemeği olmalı. • Açlık hissetmeden yemek yenilmemeli. • Herhangi bir hastalığınız yoksa üç öğün arasında su hariç kesinlikle hiçbir gıda tüketilmemeli. • Ana öğünler arasında mutlaka 5 saat olmalı ve akşam yemeği en geç 19.00-20.00 saatlerinde yenilmiş olmalı. • Ağır ve yağlı yiyecekler 10.00-18.00 arasında yenilmeli. • Yemekten yarım saat önce ve sonra ve de yemek esnasında kesinlikle sıvı tüketilmemeli. (Ebru Şinik'ten alıntıdır.)

Babala tv'de bir garip Muharrem İnce

Muharrem İnce'nin Babala TV'deki performansına gelen seyirci tepkileri hakkında bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettim. Bunlar ağırlıklı olarak 20 ila 50 yaş arası insanlar. İnce ile muhatap olduklarında mevzuyu kişiselleştirdikleri ve söz üzerinden İnce'yi rencide etmeye dönük kışkırtmalarda bulunduklarını gözlemledim. İnce bu kitle ile arasında yaş farkı olduğunu kabul ederek onların abileri olduğunu söylüyor ama yaşını sorduğu ve 'senin yaşında gelinim var benim' dediği izleyicilerden 'kadınların yaşı sorulmaz' ve 'ben yaşımı söylediğimi hatırlamıyorum' gibi tepkiler alıyor. Kitle, ısrarla empati kurmayıp iftiralar karşısında doğal olarak öfkelenen İnce'nin davranışını yadırgayıp yargılıyor ve Kılıçdaroğlu gibi sakin kalamamasını eleştiriyor. Psikolojide kesin inançlılar denilen grup psikolojisini yansıttıklarını görüyoruz. Bunlar bir karar vermişler ve muhataplarının da o karara uygun bir itirafta bulunmasını bekliyorlar. Getirilen bütün açıklamalara kapalılar. Bir de yeni mezun bir stajyer doktorun; maaş, çalışma saatleri, hasta yakınlarının davranışları gibi gerekçelerle ülkemizi terk etmek isteğini meşrulaştırmak üzere İnce'ye yönelttiği bir soru var. İnce bu soruya 'siz giderseniz orman yangınlarını kim söndürecek' minvalinde bir cevap verdi. Cevabının sonunda da populizm yapacak ya; bu genç hödüğün akıllı ve kaygılarında haklı olduğunu ifade etti. Milletin vergileriyle okuyup meslek sahibi olmuş insanların tam toplumdan aldıkları kaynakları hizmet yolu ile iade etme aşamasına geçmek üzereyken cari kültürün bir parçası değillermiş gibi nankörlük ve küstahlık içeren söylemlerle aşağılık komplekslerini gidermek, Avrupa'da bulunduklarını varsaydığı 'üstün insanlara' hizmet etmek ve onaylarını almak üzere ülkemizi terki diyar etmek istemeleri hususuna alkış tutmanın İnce'ye pek bir yakıştığı kanaatindeyim. Birbirine gaz veren, kerameti kendinden menkul bu kitle, 14 Mayıs gecesi iflah olmaz bir çağa girecek, inşallah. Oh olsun meselesi değil, neyin hakkımızda hayırlı olacağını Allah bilir.

Kira artış oranlarına müdehale ve liberal sistem

Adalet Bakanı Bozdağ'ın seçimlerden sonra yapılacak düzenlemelerden birinin kira artışına hapis cezası getirmek olduğunu söylemesi, siyasetçinin toplum beklentilerine uygun pozisyon alması dışında ne anlama geliyor? İçinde bulunduğumuz liberal sistem, devletin ekonomik konularda düzenleyici olmak gibi meşruiyetinin getirdiği en temel nitelikli bir göreve bile itiraz edip sınırlama getirirken uzlaşma mekanizmasının çalışmadığı kiracı mal sahibi ilişkilerine devletin nasıl olup da hürriyeti tahdit edici bir açılım getirebileceği, hukukun bunu nasıl teminat altına alabileceği konuları, bize işin aslının böyle olmadığını anlatmak bakımından yeterli bir çerçeve sunuyor. Siyasetçi seçime kadar kazasız belasız ulaşma derdinde haklı olarak. Populizm hiç bu kadar haklı yere yapılmış olamaz. Seçmen; devleti, lambayı ovuşturduğunda ortaya çıkan bir çeşit cin zannettikçe kendi sorumluluğunu almaktan kaçınıyor, olduk olmadık konularda sürekli devlete yetki devrediyor. "Al bunu da sen yap, şunu da sen öde... Ben yalnızca seçimlerde sana oy vereyim sonra sen benim kuklam ol, ben senin sahibin olayım. Sen bana hizmeti Hakka hizmet olarak gör ama ben hizmet aldığım polise, sağlıkçıya, öğretmen, belediye görevlisi gibi kamu görevlilerine saygıda kusur edersem, üstünde durma... Siyaset, 2023 koşullarında Türkiye cari kültürü neyi gerektiriyorsa topluma onu vermek yerine örneğin 2071 koşullarına uygun daha elit bir davranış mı geliştirmelidir? Aptal bir soruya kim muhatap olmak ister?

Togg ve çağrışımları

Gazeteci İsmail Saymaz'ın Togg üzerinden söylediklerinin iki odağı bulunuyor: Birincisi "nedir bu goy goy? İlk kez mi araba görüyorsunuz? Çingenenin oğlu olmuş, tutmuş çükünü koparmış halleri?" ifadesiyle özetleyeceğimiz, araç olarak Togg'un yansıtıldığı şekliyle hava (atma) taşıtı değil de sıradan bir kara taşıtı olduğu iddiası... Diğeri ise iktidarın Togg'u diyar diyar sergiletip 'bunu ben yaptım' demek suretiyle kendi reklamını yaptığı ancak gerçekte bunun bir devlet projesi olduğu, iktidarın bu tanıtımdan kendine hisse çıkarmasının bir haddi aşma hatta yakışıksız bir iş olduğu konusudur. Benzer bir durumu Rahmetli Erbakan, 1996'da iktidar olduklarında kamu ücretlerinde %100'ler civarında bir iyileşme yapıp, sonra da yaptığını vesile bulduğu ortamlarda yeniden ifade ederek halka anlatmaya çalışması sırasında bir kuvvet komutanının Başbakanın bu tavrından duyduğu rahatsızlığı, "benim maaşımı Erbakan vermiyor" şeklinde bir tepki vermesinde yaşamıştı. Bir çeşit, "ne anlatıyorsun, bu senin görevin" küçümsemesi hallerine muhatap olan Erbakan, mateessüf bu gerzek ifadeye cevap vermemeyi tercih etmişti. Öyle değildi tabi. Risk almış, olağan üstü işler yapmışsın. Siyaset yapıyorsan, mevzunun bilinmesi için anlatman, defalarca anlatman gerekiyor. Halk on kişi değil ki, bir anlatışta herkesin anladığına hükmedelim. Şimdi de durum böyle. Togg iddia edildiği gibi bir devlet projesi değildir. Zaten Türkiye'nin bilinen en meşhur devlet projesinin birincisi İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş ise ikincisi Kemalizm'dir. Nasıl ki, birinci köprü, Demirel'in, ikinci köprü Özal'ın, GAP bu ikisinin ortak projesi ise üçüncü köprü, Çanakkale ve Osmangazi köprüleri, Togg, savunma sanayi projeleri v.b. Tayyip Erdoğan'ın projeleridir. Bu projeler, hayatın olağan akışında Cumhuriyet müesses nizamının projelendirip finansman ve yürütümünü sağladığı projeler değildir. Zira icraat sistemi böyle işlemez. Togg da ömrü 21 yıldır süren ve iktidarının devam vizesi için 14 Mayıs'ta sandıktan çıkacak iradeyi bekleyen bir Erdoğan projesidir. Bilenler bilir; toprak, sermaye, emek ve teknolojinin ortada Girişimci yoksa kimseye bir faydası da yoktur. Ancak bir girişimcinin himayesinde bu kaynaklar, bir mal ya da hizmetin üretimi için araya getirerek anlamlı bir ürüne dönüştürülür. Girişimci yoksa ürün de yoktur. Tayyip Bey, yığından mamul üreten başarılı bir girişimci, AkParti de bu faaliyetin kurumsal muhatabıdır. "Bu bir devlet projesidir, Kim olsa yapar ya da kamu kaynakları kullanarak yapıyorsunuz" ifadeleri, bu kutsal çabayı değersizleştirmeye çalışan haset yüklü, husumet içeren kifayetsiz muhteris kişilerin beyanlarıdır. Vermek istedikleri asıl mesaj; her ne iyi olursa devletten, kötü olursa AkPartiden, Erdoğan'dandır. Hadi oradan ötekileştirmesinin en yakışacağı şerefsiz grubu işte bu itikat sahipleridir. Togg'un sıradan bir kara taşıtı olmadığını, Cumhuriyetin eğitim vermek suretiyle imal ettiği el ve zihin gücünün ortaya koyduğu en son ve somut bir ürün olduğunu, zamanın ruhunu en iyi bir şekilde yansıttığını anlamadığını söylemleriyle izhar eden zihin, aynı anda ne kadar çok değeri inkar edebiliyor?

Ne antitezi birader, sen kendine yer açıyorsun.

Bu seçimi özgül kılan bir başka husus da internette yayınlanan seçmen ropörtajları olsa gerek... 20-22 yaşlarında kendini Kürt olarak tanımlayan bir delikanlı, MHP gibi ırkçı bir partiye mi oy vereyim diyor. MHP'nin kendi içinde bir koalisyon olduğu 70'li yıllarda kendilerine Türkçü diyen, İslamiyet öncesi etnik birikimi bugüne taşımak isteyen, İslama karşıt, islami olan herşeyi Arapçılıkla itham eden marjinal bir kitlenin varlığını biliyoruz. Türkeş'in tercihini, üç hilal ve Türk İslam sentezinden yana koymasını müteakip bu insanlar Mhp'den koptular. İnternette Türkler nasıl müslüman oldu türünden bir arama yaptığınızda karşınıza çıkan aykırı tipler bu kopan grubun bugünkü temsilcileridir. Türkeş siyasi nedenlerle bu grubun kopmasını istememiş ancak parti içinde etkin olmalarının da önüne geçmişti. MHP milliyetçiliğinin etnik vurgusu zayıftır. Netice itibariyle tasfiye edilmiş olan bu marjinal grup dışında MHP'nin ırkçı, faşist vb. olduğunu iddia etmek mümkünse de öyle olduğunu ispat etmek kanaatimce imkansızdır. Pkk terör örgütünü Kürtlerin temsilcisi gören kimselerin siyaset zemininde kendilerine yer açmak için Mhp'nin karşısında konumlanmak istemelerini anlamak kolaydır. Hatta MHP yönetiminin bunların karşı kutbunda olmaktan dolayı siyasi çıkar sağladığı ve kendilerine atılan Kürt düşmanı iftirasına bilerek sessiz kaldıklarını iddia etmek bile mümkündür. Tarihi açıdan Kürt kimliğini inkar eden Kemalizmdi, MHP değil. Onun da neden böyle davrandığını anlamak için Osmanlının son yirmi yılına şöyle bir bakmak yeterli olacaktır. Bedel ödediği için saygı duyduğumuz Türk asıllı Kürtçü sosyolog İsmail Beşikçi, youtubeda yayınlanan videolarında Türkiye Kürtlerine atalarının maruz kaldığı baskıların Türk Milliyetçiliği nedeniyle yapıldığı yalanını söylüyor. Uzun lafın kısası, bize hazır sunulan her ne varsa sorgudan azade olmamalı. Son dönemlerin hoş bir sözü var: bir ürüne para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz demektir! Pazarlanıyor olmak insan haysiyeti bakımından çok incitici.

19 Ekim 2021 Salı

Büyük Türkiye

Büyük Türkiye, coğrafi bir atıftan çok, zihinsel bir algının adıdır. İnsanımızın olayları teşhis ve değerlendirme biçimleri, Büyük Türkiye bakış açısına uygun olduğunda Suriyeli muhacirle kendisi arasındaki öz birliğini görür, kaynaklarını (zaman, emek, para) seferber eder, mazlumu kendine sarılıyormuş gibi bağrına basar: 'Şevkati bir duygu olarak teneffüs eder.' Egoyu öne çıkardığımız gün, bizim de pilimiz biter, taş kesilir, bize gavurluk edene dönüşürüz, Allah korusun. İçimizdeki; savaşmaktan bitap düşmüş moralsiz insanı; motive etmek, ayağa kaldırmak için söylenmiş 'muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur" hitabını "vay ben neymişim" veya "ırkçılık lan bu!" söylemiyle karşılayan arkadaşların varlığına takılıp enerji kaybetmediğimiz müddetçe, kendi hikayemizi inşa etmeye devam edeceğiz. Kabul edelim ki, içsel problemler (iç ve dış kaynaklı terör) nedeniyle harekete geçtik, zamanı geldiği için değil. Zamanı gelmek ifadesi, gizli bir ajandaya sahip olmayı anlatmıyor; olgunlaşmayı, örnek gösterilecek kıvama gelmeyi tanımlıyor. Henüz yeterince pişmedik, içimizde çemkirmek suretiyle kendini ifade ettiğini sanan, hatta bununla caka satan hainler var. Onlar da bir vakit gelecek, içinde bulundukları kısır döngü şokunu atlatıp insan olma sürecini devam ettirecek, genel kitleye ram olacaklar, şüphesiz. Uzun vadede hepimiz ölüyüz ayrıca. Artık ölüm meleği, kimi hangi aşamada yakalarsa 🙂 Sabırsız insanlara da dönüşüyoruz bir yandan. Acele ediyoruz. Evangelistler gibi "tabii ki inanıyorum ama yine de ölmeden önce 'sonucunu' görmek istiyorum" düşüncesinden etkilenenlerimiz var, endişe edilesi... Ne tuhaf? Yaş aldıkça; 250 senedir huzur yüzü görmemiş bir toplumun çocuklarının nereden geldiklerini yeniden sorgulamaları için yaşlı insanların deneyimlerini öğrenmeye ihtiyaçları olduğu noktasına geldim. Ancak yaşını almış insanlar, kendi anne, baba ve diğer büyüklerinin anlattıklarından derledikleri ve kitapların veremeyeceği duygusallık bezeli öyküleriyle dinleyenlere tesir edebilir, onları dönüştürebilirler. Büyük Türkiye'yi vergi gelirleriyle değil, insani hassasiyetimizle inşa edebiliriz.

Anketler ve Seçmenin Manipülasyonu

Eskiden beri halkın nabzını ölçmek için anket üstüne anket yaptıran Tayyip Bey, Afrika'ya gitmek üzere havaalanında yaptığı basın toplantısında gelen bir soru üzerine anketlere inanmadığını söyledi ya; anlayış ya da kavrayış sorunu olan kimseler, bunun da kendi amaçlarına hizmet eden (korktuğu gibi yorumlanabilecek) menfi bir söylem olduğu yolunda açıklamalarla kendilerini istihdam etmeye devam ettiler. Erdoğan kategorik (koşulsuz) olarak anketleri reddettiğini açıklamadı, anketler üzerinde algı oluşturmaya dönük manipülasyona (yönlendirmeye) işaret etti. Şimdi muhalif medyaya anket sonuçları veren MetroPOLL şirketinin başkanı Özer Sencer, liderler anketinde Erdoğan'ın 4. olduğu ilk üçün Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Meral Akşener tarafından paylaşıldığını açıkladı. Toplumun gelir seviyesi arttıkça objektif kriterlere göre ortada bir başarısı bulunmadığı için kerameti kendinden menkul (sahip olduğu nitelikleri kendisi söyleyen) insanlar sınıfından gördüğümüz kişilere teveccühün artıyor olmasını makul ve mantıklı bulmamız için bir neden söyleyin ve böylelikle sermayesi eriyen bu insana merhamet etmiş olun. Seçmenin tümüyle akılcı saiklerle tercih oluşturmadığını, hadisenin duygusal boyutları olduğunu da biliyoruz. Ancak toplumsal çoğunluğun hayatı, çekirdek çitleyip buzlu bir camın ardından seyrediyormuş gibi davrandığı bilgisine de itibar edecek değilim. Kanaatime göre algı oluşturduğunu zannedenler bu faaliyetlerine devam etsin, para kazandıkları mahreçlere, müşterilerine zaman kaybettirsinler. İlk üçte kıymet verdikleri insanlar, bir oy yarışında kolay elimine edilebilecek, belki adaylık sürecinde kolay yıpratılabilecek insanlar. Yönetim meselesinde seçmeni küçümseyenin kazanma ihtimali yoktur.

Murat Karayalçın

Gürkan Zengin ve Ekol tv'ye teşekkür ediyorum. Ankara BB ve SHP'nin eski başkanı Murat Karayalçın'la mülakat yaparak 'adam s...