Yazı ile ilgili daha önceden Cat Stevens, Aliya İzzetbegoviç ve başka bazı Müslüman liderlere atıfta bulunarak yaptıklarına benzer bir şekilde "aynı teraneyi yeniden ambalajlayıp servis ettikleri" kanaatindeyim. Akademisyenlerin iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum. Ümmetin genel olarak zaten yaralı, yeni inşa edilmekte olan bir özgüveni var, bunu sarsmak, tereddüte düşürmek, canımızı sıkmak, bizi savunmaya itmek istediklerini zannediyorum.
Basit bir örnekten hareketle yazıyı, mülteci olmuş bir Suriyeli, Arakanlı ya da Kuzey Iraklı bir Kürt okusa, metinde iddia edilen genellemelerle ne derece empati kurabilir? Biz ne yaşıyoruz, akademisyen ne anlatıyor?
Araştırma, İslam ülkelerinin ne kadar İslami olduğu üzerine kurgulanmış. Bir kere İslam ülkesi kavramını tanımlaması lazım: sosyolojik bir kavram mı? Siyasi bir kavram mı, hukuki bir kavram mı? Anlaşıldığı kadarıyla 4 grupta topladığı kriterlere göre hepsini birden ifade ediyor ama hemen belirteyim, aksini iddia edecek bir genişlikte tanımlasa da esas olarak dini bir kavramdan bahsetmiyoruz, İslam ülkesi deyince; sosyolojik bir kavram bu ve halkı Müslüman ülkeleri kapsıyor. (Resmi dini İslam, kendilerini İslam cumhuriyeti olarak ilan edenler filan önemsiz detaylar. )
Birinci önemli saptama, İslam ülkesi tabirinin dini değil sosyolojik bir tanım olduğudur. Bu durumda halkı Müslüman olmayan ülkelerin İslam ülkeleriyle İslamilik yarışmasına katılmasını sorgulamak lazım. Elmalarla armutları, aldıkları yağmur, güneş ve topraktaki mineralden dolayı mukayese edeceğiz. Bunun mantıksızlığını kayda geçirmek istiyorum.
İkinci önemli saptama, araştırmanın yapıldığı dönem itibariyle incelenen tüm ülkeler, sanki devlet olmaları karşılaştırma yapmaya yeterli imiş gibi eşit kabul edilerek analize tabi tutuluyor. Sömürgecilerle sömürülenler, yola yeni çıkanlarla çok önceden yolda olanlar, tarihte hiçbir sorun yaşamamış olanlarla kökü kazınmak istenen milletler/devletler, çok soğukkanlı bir biçimde karşılaştırılıyor. Bu yanlış. Bir çok gelişmiş batı ülkesinin tarihsel zirvesini yaşadığı hatta kimi kriterler itibariyle düşüşe geçtiği bir dönemde kim Yemen’in devlet ve toplum yapısının mukayese için ideal bir noktada olduğunu öne sürebilir? Yeni Zelanda, tarihin hangi döneminde Hindistan’ın gördüğü muamele ile karşılaştı? Bir mukayese yapmak için en uygun anın şimdi olduğunu kim söylüyor?
İkinci argüman da birinci argüman gibi farklı objelerin mukayesini anlatıyor.
Üçüncü olarak İslamilik indeksi ifadesi çok yanlış seçilmiş bir ifade. Buna insanilik indeksi deselerdi daha güzel olurdu ama o zaman tabi, bir özgüven saldırısı çıkmazdı. Neden İslamilik indeksi kriterlerinde şunlar yok, yeterince İslami mi değil bu kriterler:
Irkçılık, ırkçı siyasetin genel siyasete oranı
Mesela Suriye dağılıyor; indeksin üst sırasındaki kaç ülke Suriyeden kaç mülteci almış?
Başka yerlerden kaç mülteci almış?
Toplumun eğitim düzey dağılımları
GSMH büyüklüğü ve gelirin dağılımı, (gini katsayısı)
Halkın travmatik bir geçmişten gelmesi, mesela Türkiye için konuşalım, 1908-1923 arası en üst düzeyde alarm ve savaşla geçilmiş. Muazzam miktarda kitlesel içe göçler olmasına rağmen, 1927 nüfus sayımında 13 milyon çıkıyor ülke. Üstüne devrimler, kendi acılarını ifade edip travmasını çözememiş toplum, başta yazı olmak üzere kendini anlatacak araçlardan yoksun. Bütün bir Türkiye toplumu, kültürel açıdan kimlik krizine yuvarlanmış. Maişet derdi de var, tabi. Savaşlardan çıkmışsın, meslek bilen, sanatı olan mı var? Şaka değil, Türkiye toplumu, sosyolojik olarak 1950’den sonra şehre göç yolu ile şoktan çıkmış ancak 1980’den sonra kendini ifade etmeye –kısmen- başlamıştır. Bugün geldiğimiz nokta dengelendiğimiz bir nokta mı? Hayır. Kutsalı yitirip sembolik düzeye indirmiş aşırı seküler bir toplum. Devleti teste tabi tutup milleti mi yargılayacaklar şimdi bu akademisyenler? Valla ben kendi kriterlerinin yetersiz ve yanlı olduğunu düşünüyorum ancak ciddi işlem hataları da yapmış olabilirler, güvenmiyorum.
Mesela bu araştırma sonucunda İslam dünyasındaki son yüz yıllık bocalama, İngilizlere fatura ediliyor mu? Ya da ABD’ye hatta Fransa ve Rusya’ya? Çavuşesku, Stalin ne kadar milletlerinin medarı iftiharı ise Sukarno, Enver Sedat, Kaddafi, Saddam ve Esat da o kadar kendi toplumlarını temsil eder. Bunların pisliklerinin faturası, toplumlara ciro edilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder