12 Eylül 1980'den önce MHP bağlantılı anıları olan insanların bugün geçmişlerinin hatırasına MHP'ye oy vermelerini, kendilerini bu partinin oluşturduğu kimlik ile ifade etmelerini anlayabiliyorum. Nasıl Özal, çağdaşı ve kendinden önce sosyal demokratların söylemlerini kendi iktidarında uygulayarak solcuları söylemsiz bırakmıştı, aynen öyle AkParti de milletimizin tarihte taşıdığı misyona sahip çıkarak buna uygun bir vizyonla hareket etmiş ve MHP'yi söylemsiz bırakmıştır. (CHP'nin hala söylemsiz bir zeminde gelişmelere göre pozisyon aldığına; özgün ve birinci el olmadığına dikkatinizi çekerim.)
MHP, 7 Haziranda (bir başka yazının konusu olacak kendinden menkul gerekçelerle) AkPartiye ceza kesmek isteyen seçmenin stepnesi olmak işlevini görmüştür. MHP'nin mevcut yapısı ve idari kadrosunun hiçbir iktidar hazırlığı yapmadığı; Türkiye'yi bırakın geleceğe, iki gün sonraya bile götürecek iddia, enerji ve motivasyonu bulunmadığı görülmektedir.
AkPartililerin MHP ile koalisyon yapmak istemeleri, MHP'nin içinde bulunduğu bu "iddiasız" durumundan istifade ederek devlet-millet hizmetine devam edebilme imkanı/fırsatı bulabileceklerini görmeleri dolayısı iledir.
Koalisyon görüşmelerinin MHP durağında Bahçeli, seçmenin HDP destekli AkParti-CHP hükümetine yol verdiği, kendilerine ise ana muhalefet misyonu yüklediğini ifade etmiştir. Bu beyanın da yer aldığı basın açıklamasının bitiminde Bahçeli, “Partimiz bundan sonraki aşamalarda ülke çıkarına olmak kaydıyla, her türlü diyalog ve görüşmeden elbette kaçınmayacaktır.” denilerek muhtemel bir erken seçimde seçmene sorumluluktan kaçmadığı mesajını da verdiğini söyleyecek kadar da ufuk sahibidir.
Bu açıklama yazısının ardından basının bir kısmında hala, AkParti ile MHP koalisyonunun en kuvvetli koalisyon seçeneği olduğunun söyleniyor olması inanılır gibi değildir. Bahçeli’ye “kötü muamele” yapmak anlamına gelecek bu yorumların hiçbir geçerliliği yoktur.
Peki Bahçeli, MHP ve AkParti seçmeni ve partilerin bürokratik aktörleri yanısıra toplumda bu iki partiye yakın kanaat önderlerinin de desteklediği bu koalisyon formülüne neden kapılarını kapatıyor? Aşağıda linkini verdiğim yazılardan da görüleceği gibi daha önce “kendiliğimden” iki kez açıklamış olduğum gerekçeyi, ihtiyaç hissedilmesi üzerine bir kez daha -yeniden toparlayarak-ifade etmek istiyorum:
4 Haziran tarihli Duyuru Gazetesinde yayımladığım “Tarihsel Eşik- 7 Haziran Seçimleri” (1) başlıklı yazımda; MHP, SP ve BBP gibi partilerin AkParti ile ideolojik planda benzerlikleri, farklılıklarından fazla olduğundan hareketle “AkParti ile karşılaştırıldığında bu partileri özgün kılan bir husus olmadığından, AkParti’nin büyük oranda Tayyip Erdoğan’ın karizması ve iktidarı boyunca yapıp etmelerinden dolayı, çekim alanının merkezinde bulunduğu… Sürecin kendi tabanlarını AkParti’ye kaydırmasından endişe eden bu parti yöneticilerinin, mevcut kurumsal yapılarını sürdürebilmek için büyük küçük her türlü meselede (iftirasever cemaatinin güdümündeki yolsuzluk söylemleri, Bayırbucak Türkmenlerine yardımlar, çözüm süreci gibi) AkParti’ye muhalefet ederek kendi değerleri ile çelişen tavırlar geliştirdiğini, ancak buna direnemeyeceklerini, örneğin, Bayırbucak Türkmenlerine yardım etmenin hesabını soramayacaklarını, AkParti, Büyük Türkiye Vizyonunda yanlış yapmadığı sürece, bu partilerin tıpkı Numan Kurtulmuş’un Has Partisi gibi AkParti’ye katılmasını ve kalan tabanın enerjilerini AkParti hareketine yönlendirmesini, tarihi bir teamül olarak gördüğümü ifade etmiştim.
10 Haziran tarihli “Kararsız Denge”(2) başlıklı yazımda da münhasıran MHP’nin AkParti ile koalisyon seçeneğine neden olumsuz baktığını ifade etmiştim. “… Bu iki parti benzer tabana sahip, dolayısı ile zaten süreç içinde MHP’den AkParti’ye taban kayması oluyordu. MHP yönetimi, bu süreci durdurmak için olur olmaz mümkün olan tüm konularda –kendi inandığı değerlerle çelişse bile- AkParti’ye ve Cumhurbaşkanına muhalefet etmeyi bir görev bildi. Benzer partilerin kurduğu koalisyonlarda süreç, büyük partiden yana işler; küçük partinin tabanı büyük partide toplanır. Bu nedenle muhtemel bir AkParti, MHP koalisyonu, her şeyden önce bu tip sistem davranışlarını iyi bilen Bahçeli tarafından bir varlık tehdidi olarak algılanacak ve yaygın beklentinin aksine gerçekleşmeyecektir.”
Bugün olan biten de bu değil midir? Akışı izlediğimizde Bahçeli’nin kendi partisini yok oluşa götürecek bir sürece neden evet demediği ortada değil mi? Bu durumda Bahçeli’nin realistik tutumu mu, yoksa dolaylı olarak kendisinden harakiri yapmasını bekleyen romantiklerin tespit ve talepleri mi doğrudur? Bahçeli, kendini tasfiye etmeye götürecek bu süreci, koalisyon tekliflerini ret ederek geciktirebilir. Ancak MHP’nin misyonu da dahil olmak üzere önem verdiği her türlü değer, AkParti’nin bünyesinde yer aldığından MHP’nin siyasi gelişmelere bağlı olarak orta vadede tasfiye olup AkParti’yle birleşmesini kaçınılmaz buluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder