Dr. Faruk Saleem isimli ve Pakistanlı olduğunu sandığım bir
yazardan Hasan Arpacı Bey'in facebook'ta yaptığı geniş alıntıya kayıtsız kalamadım ve kendi düşüncelerimi
yazmak istedim. İlgili yazı, arama motorlarında yazarın adı arattırılarak kolayca bulunabilir. Eleştrisi yapılabilecek ancak bu bloga alınacak kalitede bir yazı değil bu:
Yazının tümü değerlendirildiğinde (dinsel anlamda) Müslümanların özgüvenlerine yönelik edepsiz bir saldırı görüyorum. Bu bana 90’lı yıllarda tanıştığım Cezayir asıllı bir Müslüman gencinin “keşke siz de sömürge olsaydınız, hiç olmazsa bizim gibi bir dil daha öğrenirdiniz” deme koftiliğini hatırlattı. Cesarete bak!
Yazının tümü değerlendirildiğinde (dinsel anlamda) Müslümanların özgüvenlerine yönelik edepsiz bir saldırı görüyorum. Bu bana 90’lı yıllarda tanıştığım Cezayir asıllı bir Müslüman gencinin “keşke siz de sömürge olsaydınız, hiç olmazsa bizim gibi bir dil daha öğrenirdiniz” deme koftiliğini hatırlattı. Cesarete bak!
Yazarın kullandığı Müslümanlık ve Yahudilik kavramları, hem
sosyolojik olarak bir kimliğe tekabül eder, hem de bir dinin müntesibini
tanımlar, bir başka kimliktir bu da. İki kimlik aynı değildir. Yani bir insan Müslüman
coğrafyasında yaşadığından dolayı Müslümanlar kümesinde yer alırken inanç olarak ateist, yahudi, agnostik ya da
hristiyan olabilir. Yahudi kavramının ayrıca etnisiteyi tanımladığını da ilave
edelim.
Yazarın küresel çapta başarı diye lanse ettiği Yahudi kültür
dairesine mensup insanların kaç tanesi ilhamını Yahudi dininden almıştır, kaçı dinini
önemsediğini ifade etmiştir. Başarı, diğer her şey sabitken Yahudi dininden
gelen olumlu etkilerden dolayı mı sağlanmıştır? Burada vurgunun en fazla Yahudi
kültürüne mensup bireylerin başarılarında kalması gerekirken yazar, kimlikleri
karıştırmış ve başarılı insanların yahudi dinine mensup olmalarını öne
çıkarılmıştır: Yazar, aşağılık kompleksi içinde Yahudiliği övmekte Müslümanlığı
yermektedir.
Güç eksenli sorular (Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür?; Neden
Müslümanlar bu kadar güçsüzdür?) gramatik açıdan birer soru cümlesi olsa
da anlam itibariyle içerikten yoksundur. Belki tercüme hatasıdır, yorum yapmak
istemiyorum. Ama güç üzerinden tanımlanan şey açık değildir ve getirilecek her
tahmin denemesi yorum olmanın ötesine geçmez. (Güç, başlı başına olumlu bir
niteleme de değildir.)
Bu edepsiz yazar, Müslüman dünyasının bilgi üretememesinden
hareketle bilgiyi yayamadığı ve uygulayamadığını ifade etmektedir. Okur yazar
ve bilim adamı sayılarını arttırır, arge yatırımlarının GSMH’ya oranını yükseltebilirsek bilgi üretebilecek
kapasiteye belki ulaşabilirmişiz.
İslam dünyası, ortalama 200 yılı bulan ciddi bir sömürgeci
tecrübe yaşadı. Bu gün sosyolojik olarak
Müslüman dünyasında gördüğümüz problemlerin önemli bir kısmı, sömürgeci mirasın günlük hayatın siyasi, ekonomik,
kültürel, dini alanlarında yarattığı tahribatta aranmalıdır. Bu nedenle de sosyolojik ve dinsel anlamda Müslümanları, sorguya
çekemezsiniz. Hani Napolyon’a ukalalık yapmak isteyen aristokrat, kendi soyunu
sopunu saydıktan sonra sormuş: sizin soyunuz? Napolyon, gülmüş, “benim soyum
benle başlıyor demiş.” Sosyolojik anlamda Müslümanlar, daha yeni yeni kendine
geliyor, sahaya yeni çıkıyor. Çok şükür sömürge
tecrübesi yaşamamış ülkemiz bile 1980’den bu yana canlanmaya, 2000’lerden bu
yana da yürümeye başlamadı mı?
Eğitim olayına hiç girmiyorum. Meraklıları, İvan İllich’e
havale edeyim. Her şey göründüğü kadar masum olmayabilir.
Kendi ülkesine ve İslam dünyasına, bir yabancı gözü ile bakmak,
oryantalizmden başka nedir ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder