14 Eylül 2013 Cumartesi

Küçük Prens - 2


Yetişkinler için Küçük Prens - Savcı

Küçük bir gezegendi. Yüzeyinde iki masa, masaların önünde ve arkasında birer sandalye ve bütün bunları çevreleyen L biçiminde büyük bir çekmeceli dolap vardı. Birinci masanın üzeri gazetelerden kesildiği anlaşılan küpürlerden dolayı dağınık görünüyordu. Masanın dışındaki sandalyenin üzerinde de henüz okunmamış ciddi bir gazete yığını istiflenmişti. Öteki masa da üst üste konmuş kitapların işgali altındaydı.

Adam, ayakta; hafif eğilmiş bir pozisyonda yeni bir gazete küpürü kesiyordu. Küçük Prens’in gezegene geldiğini fark etmişe benzemiyordu.

“Merhaba” dedi Küçük Prens. “Çok dikkatli biri olmalısınız.”

Adam hemen cevap vermedi bu ince sesli soruya, kafasını bile çevirmedi, kesime devam etti. Az sonra küpür elinde Küçük Prense döndü. “Evet” dedi, “hukuk dikkat ister.”

“Oh siz avukat olmalısınız” dedi Küçük Prens. “Daha önce hiç avukat tanımamıştım.”

“Yaklaş!..” dedi buyurgan bir sesle Adam. Amacı tahakküm kurmak değildi aslında ama mesleğini yaparken böyle davranmanın etkili olduğunu öğrenmişti. “Avukat değilim ben. Hukuk deyince aklına yalnızca avukatlar mı gelir senin?”

Kısıtlı düşündüğü için utandı Küçük Prens. “Yaşıma verin” dedi. “Avukat değilseniz kimsiniz siz?”

“Burada soruları ben sorarım” dedi Adam. Sesindeki hiddeti fark edince küçük bir çocuğu azarladığını anladı. Sesini yumuşatarak: “Sen” dedi. “Burada ne arıyorsun. Hem bu yaşta. Sahi yaşın kaç senin? Annen baban ya da senden sorumlu başka biri ile mi geldin? Söyle bakalım kimsin sen?”

“Ben Küçük Prensim” dedi, Küçük Prens. Seri sorulardan dolayı biraz korkmuş ve keyfi kaçmıştı. “Ben” dedi “buradan geçiyordum, sizi görünce konuşmak istedim. Gördüğüm kadariyle yalnızsınız…”

“Pöh!..” dedi Adam. “Ben gücün önemli  bir parçasıyım. Yalnızlığım güvenlik nedeniyledir. Kimseyle gereksiz yere dost olmam. Sonra adil davranamayacağımdan korkarım. Ben hukuk Adamıyım...”

“Evet” dedi Küçük Prens “…daha önce de söylemiştiniz bunu. Ama insan dostsuz nasıl yaşar?”

“Zordur elbette bu” dedi Adam. “Ama gerekçesini söyledim sana. Kutsal bir görevdir yaptığım. Hata kabul etmez. “

“Bir başka gezegende yaşayan kanun adamı olduğunu söyleyen biri ile tanışmıştım” dedi Küçük Prens. “Onunla tanışıyor musunuz? “

“Evet” dedi Adam. “Yargıçtır O. Ben Savcıyım.”

“Ooo…” dedi Küçük Prens, “…hukukçular sandığım kadar yalnız değillermiş, sevindim buna.”

“Sen…” dedi Savcı, “Küçük Prens’sen, krallığının sözleşmesinin bizde olması gerekir. Adını söyle bakalım krallığının kayıtlarımızı kontrol edelim hakkında hukuksal bir takip var mı ortaya çıksın. “

Sıkıldı Küçük Prens. “Yok” dedi. “Gerek yok buna.”

“Gerek olup olmadığını ben söylerim” dedi Savcı. “Hem bu gezegende iddia makamında son sözleri hep ben söylerim” dedi. “ama karar yetkisi yüce mahkemenindir, kurallar böyle…Gerçi adından da buluruz nasılsa...”

Bilgisayarının başına geçti Savcı.

“Hımm “dedi. “Bir kitap var seninle ilgili... Okumuş, notlar almışım... Senin krallığının kapatılmasına ilişkin dava hazırlığı yapmışız” dedi. “Ancak yaşın 18 den küçük olduğu için yargıca göndermemişiz iddianameyi. Sahi kaç yaşında oldun şimdi?”

“Aman Tanrım!..” dedi Küçük Prens. “Krallığımın kapatılması mı? Ne demek şimdi bu. Üç volkan, bir çiçek ve sürekli büyüyen boabob ağaçlarından başka bir şey yok ki benim gezegenimde.”

“Gezegenin kapatılmasını istemiyoruz ki iddianamede…” dedi Savcı. Sesi soğuktu. “Senin evrensel yasalara uymayan, sorumsuz beyan ve eylemlerini yazıp prensliğine son vermek talebini açmışız Yüce Mahkemeye. Nihai kararı onlar verir...”

“Ama benim sorumsuz beyan ve eylemlerim de ne demek? Tanrım neden bahsediyorsunuz siz? “

“Dur bakalım…” dedi Savcı. Hukuk söz konusu oluğunda kimseyi tanımazdı. Klasörlerin yer aldığı dolapların yanına gitti. Dolabın üstündeki fihristi aldı, masaya koydu.

“Küçük Prens…” diye mırıldanarak fihristin içinde K harfinin yer aldığı sayfayı açtı. Eliyle aşağıya doğru taradı. “11539. dosya…” dedi. Sonra dolapların kapaklarına baktı. Bir çekmeceyi açıp içinden bir dosya çıkardı.

“İşte iddianame…” dedi, dosyayı elinde sallıyordu. Masaya koydu. İçini açtı. “Bak!..” dedi “…okuyayım sana neler yapmışsın”:

“Gezegeninde bir çiçek bulduğunda ona sahip çıkmış ve onu rüzgardan korumak için bir kavanozdan yararlanmışsın…”

“Evet!.. ama ne var bunda” dedi Küçük Prens.

“Dur! daha bitmedi” dedi Savcı. “Hukuk adamıyım ben! Böyle ikide bir sözümü kesme, yargıdan mı kaçmak istiyorsun yoksa?” dedi. Yine hiddetlenmişti. Dosyaya döndü:

“Hesap yapmakta olan ciddi bir adamın yanlış toplama yapmasına neden olmuşsun.” dedi.

“Ayrıca bir sarhoşun yaşadığı gezegene uğramışsın… Hımm… Bu da yetmiyormuş gibi yaşlı kralın gezegenine de uğramışsın. Diğer ziyaretlerin, burada yaptığın konuşmalar ve dünyada yaptıkların da tek tek yazılı burada. Ne diyeceksin şimdi, söyle bakalım…”

“Ben bir şey anlamadım. Ne var bütün bunlarda, ben bir suçlama göremedim…” dedi Küçük Prens.

“Bir hukuk tekniğidir bu…” dedi Savcı “…ben delil toplar iddianameye yazarım. Kararı Yüce Mahkeme verir…”

“Tamam orasını anladım.” dedi Küçük Prens. “Kararı onlar verecek de siz neyle suçluyorsunuz beni.”

“Gezegenler arası bölücülük yapmak, laiklik ilkesini ihlal, ihaleye fesat karıştırmak ve yolsuzluk.”

“Ama ben bunların ne anlama geldiğini bile bilmiyorum. Yaptıklarımın bunlarla ne ilgisi var?”

“Ben iddianamede delil toplarım. Tek tek yaptıklarına anlam veremem. Dedim ya bir hukuk tekniğidir bu…Kararı Yüce Mahkeme verir.”

Sıkılmıştı Küçük Prens. “Siz dedi mesleğinizi ciddiye almıyorsunuz. Yaptıklarımın ne anlama geldiği konusunda bir iddianız bile yok ama bütün yaptıklarımı toplayıp önüne kocaman bir suçlama yazarak beni meşgul etmek istiyorsunuz. Oysa daha gezecek çok gezegen var.”

“Sakın ha!...” dedi Savcı. Daha fazla gezme ama biraz büyü de iddianameyi Yüce Mahkemeye sevk edebileyim. O kadar emek verdim…”

“Bak bunu öğrenmişsin…” dedi Küçük Prens. “Emek verdiğin şeyden sen sorumlusun.”

“evet emek verdiğim şeyden ben sorumluyum.”

“O zaman gerçekten iddian olan şeylerle ilgilenip emek versen de ortaya ciddi şeyler çıksa, bunu ben yaptım desen…”

“….hukuk adamıyım ben, kararı Yüce Mahkeme verir…”

“Ama bu halinle bir arşiv görevlisini andırıyorsun. Hayatın başkalarının yaptıklarını izlemekle geçiyor. Seçici olmazsan Yüce Mahkemeyi de boşuna meşgul edeceğini fark etmiyor musun?”

“…Kararı Yüce Mahkeme verir.”

İsmini yazınca Google ‘da yüzlerce sayfa gelsin istiyor bu diye düşündü Küçük Prens. “Yüce Mahkemede görüşürüz” dedi “…o zaman.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...