Yetişkinler için Küçük Prens - UZMAN
“Merhaba…” dedi, Küçük Prens.
“Şapkanız başınızda ama sizi ışınlarıyla rahatsız edecek bir
güneş göremiyorum.”
“İşim gereği takarım bu şapkayı…” dedi adam. “Şimdi de iş
başındayım. Hatta işimin başındayım...”
“Sahi mi?” dedi Küçük Prens. “Siz hiç dinlenmez misiniz?”
“Dinlenirim tabii…” dedi adam. “Ama ben aktif dinlenme
dediğim şeyi yaparım. Öyle miskinler gibi yatıp uzanmam dinlenirken. Uğraştığım
işi bırakır bir başkasına geçerim. Uzmanım ben.”
Yine ömrünü heba eden şu tuhaf büyüklerden herhalde dedi, Küçük
Prens içinden.
“Memnun oldum ama Uzman ne iş yapar bilmem ben…” dedi, Küçük
Prens.
Büyüklerin bilmedikleri zaman yaptıkları gibi utanmış taklidi
yapmadı. Bundan gücendi Uzman.
“Bilgi güçtür…” dedi Küçük
Prense. “Bilmen lazım. Bilmiyorsan öğrenmen lazım. Ama her şeyi bilemezsin. Öğrenmek
için de yeterli vaktin yoktur çoğu zaman. O zaman da benim gibi bir bilene
sorman lazım…”
“Oo..siz her şeyi biliyor musunuz” dedi Küçük Prens. Önemli
biriyle karşı karşıya olmalıydı.
“Çoğu şeyi…” dedi Uzman. “Ama her şeyi değil. Haddimi
bilirim ben. Sen dedi buraya bana danışmaya mı geldin. Uzmanların bir adı da
danışmandır. Sor dilediğini bilemezsem yönlendiririm seni. Hem yaşın da küçük,
para da almam senden, ama sebepsiz iyilik yapmam ben, ileride ödersin.. “
Küçüğün son söylediğini iyice anlamadığından kuşku duydu.
“Tecrubeme göre sebepsiz iyilik alan, bunun kıymetini bilmez
dedi. Bilginin değerli olmasının bir boyutu da ona değeriyle orantılı bir bedel
ödemendir.”
“Buraya özel bir nedenle gelmedim” dedi Küçük Prens. “Hele
borçlanmaya hiç niyetim yok.”
“Böyle giderse sen de miskin olursun ama…” dedi Uzman. “Uğraştığın
bir şeyler olmalı, hayatını anlamlandırmalısın…”
“Geziyorum ben…” dedi Küçük Prens. “Bu da bir uğraşıdır
sanırım. Ama çözümünü bulamadığım bir sorunum yok.”
“Anlıyorum” dedi Uzman. “Sorumluluğun yok, tabii gezersin. Benim
gezecek vaktim olmuyor. Gelişmeleri sıcağı sıcağına takip etmeli, kendimi
güncel tutmalıyım. Müşterilerimi yanlış yönlendiririm yoksa. Sorumsuz biri
değilim ben. “
Hesap yapmaktan etrafındaki yıldızların varlığını fark
edememiş iş adamını aklına geldi Küçük Prensin. Sinirlendiği bir anda gıyabında
Ona mantar demişti. Uzmanı bekleyen tehlikeyi gördü hemen…
“Siz kendiniz için bir şey yapmaz mısınız?”
“Bu işi kendim için yapıyorum” dedi Uzman. “Ücret alıyorum
bunun için.”
“Yani iş dışında bir şey yapmaz mısınız” dedi Küçük Prens.
“O şapkayı hiç ters taktınız mı?” diye sordu Küçük Prens.
“Hayır! ne münasebet, çözümün seramonik bir parçasıdır o. Aksesuarımdır
benim. Neden ters takayım?” dedi Uzman.
“Rüzgarlı havalarda uçmasın diye…” dedi Küçük Prens. “Bütün çocuklar
bilir bunu.”
“Çocukça işlerle ilgilenmem ben” dedi Uzman. “Bunu için
pedagoji eğitimi almış başka Uzmanlar vardır. Onlar, çocukların bütün
yaptıklarını bilirler dedi.”
“Çocuklar, hesaba sığmaz” dedi Küçük Prens. “Senin
arkadaşların anlamaya çalışırlar belki ama asla tam olarak bilemezler.”
“Felsefe yapmaya çalışıyorsun” dedi Uzman. “Senin yaşına pek
gitmez ama bu…”
“Bunu da nereden çıkarıyorsun?” dedi Küçük Prens.”Düşündüğümü
söyledim yalnızca. İnsanlar hesaba sığar mı?”
“Tabi sığar…” dedi Uzman. “Hangi gezegende kaç kişi yaşıyor,
ne ile beslenip hayatlarını sürdürüyorlar? Bütün bunlar hesap meselesidir.”
“Gezegende kaç çiçek olduğu da mı hesap meselesidir” dedi Küçük
Prens.
“Elbette…” dedi Uzman. “Kaç çeşit çiçek vardır. Onları yiyen
kaç cins hayvan vardır. Sayılar ve bağlantılar önemlidir.”
Gezegeninde yalnız bıraktığı çiçeğinin bir an için bir
tırtıl tarafından saldırıya uğramış olabileceği fikri gelmişti aklına. Hiddetini bastırıp bu kötü düşünceyi uzaklaştırmalıydı
aklından.
“Senin çiçeğinden kime ne?” dedi Uzman. “Çok nadir bulunan
bir türden mi bahsediyorsun?”
Tipik bir yetişkin tavrıydı Uzmanın yaklaşımı.
“Benim çiçeğim…” dedi, “ dünyanın en güzel çiçeğidir. Onu
ben suladım, rüzgara karşı korunsun diye onu ben kavanoz altına koydum. “
“Ne yaptığının ne önemi var küçük ?” dedi Uzman. “Bunlar,
çiçekseverlerin yaptığı sıradan uygulamalardır. Çiçek bakımı ile ilgileniyorsan
seni bir başka Uzmana yönlendireyim, benim ilgi alanıma girmiyor çünkü…”
“Çiçeklerin ruhundan anlar mı Uzmanınız?” dedi Küçük Prens.
“Çiçeklerin ruhu yoktur dedi Uzman. Ne tuhaf şeyler
soruyorsun?”
“Hem çiçek Uzmanı
değilsiniz hem de çiçeklerin ruhu olmaz diyorsunuz. Meğer bilmediğiniz
ne çok şey varmış? “
“Haddimi bilirim ben” dedi Uzman. “Daha önce de söylemiştim
bunu. Ama her Uzman haddini bilmez. Ruh konusunu da bilmiyorum açıkçası. Aslında
öyle sandığımı da belirtmeliydim. Özür dilerim bunun için. Raporlarımda
özellikle seçici bir dil kullanırım…”
“Başkalarına bağımlı bir hayatınız var görünüyor. Sanki
kendi hayatınız değil bu” dedi Küçük Prens.
“Evet başkalarının ihtiyaç duyduğu konularda çalışırım”
dedi. “Ama bu Uzmanlara, serbest ve esnek bir çalışma zamanı bir sağlar. Hem benim gibi kendi gezegeninde
oturup iş yapmak imkanı kaç kişide var ki?”
“Ama siz meşgul iş adamları gibi etrafınızdaki yıldızların,
batan güneşin, esmeyen rüzgarın bile farkında değilsiniz. Hep işinizin
başındasınız. Bir hayatınız yok ki sizin serbest olasınız. Kendinizi güncel tutma
adına hayatı ıskalamışsınız.”
“Bunu düşünmeliyim…” dedi Uzman.
“Bu kez kendiniz için bir çözüm üreteceksiniz gibi görünüyor…”
dedi Küçük Prens. “Sanırım işleme değil değişime yönelik bir çalışma yapmanız
gerekiyor.”
“Süreçleri atlayıp sonuca dair bir şey söylediğini fark
ediyorum…” dedi Uzman. “Ama süreçler arasındaki ilişkilerin atlanmadan sonuca
ulaşılmasının yararlı olduğunu, sonucun bu yönteme bağlı olarak
kabullenildiğini söylerim hep müşterilerime. Buna benim de uymam gerek…”
Uzmanın kendisi ile ilgili olan konularda bile tarafsız
kalmaya özen göstermesi hoşuna gitmişti Küçük Prensin.
“Sizi saygı ile selamlıyorum” dedi ayrılmadan önce. “Umarım
kendiniz için en doğrusunu yaparsınız. Rüzgarlı havalarda şapkayı ters takmak
çocuksulaştırır bütün yetişkinleri” dedi.
“Gidiyorsun sanırım” dedi Uzman. “Hoşça bak kendine.”
“Siz de hoşça kalın” dedi Küçük Prens.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder