17 Temmuz 2013 Çarşamba

İYİDEKİ KÖTÜ (1)- PAUL WATZLAWICK – (*)


  1. Aniden öğrenme merakına tutulduğu şey, yaşamın biz insanlardan bağımsız olarak her şeyi düzenleyen kendi kurallarının olup olmadığıydı. Keşke bu hayırsız soruya hiç bulaşmasaydı -zira bu soru onun kendi halindeki mutlu yaşamına son vermişti. Adamın derdi, hamamböceğinin “nasıl bu kadar çok bacağı, böylesine bir zerafet ve kusursuz bir uyumla hareket ettirebiliyorsun?” sorusuyla karşılaşan kırkayağınkiyle aynıydı. Kırkayak saflıkla sorulmuş bu soru üzerine düşünmeye başladı ve o andan itibaren de yürüyemez oldu. (sh.15)
          
  1. Saygıdeğer baylar, sizi temin ederim, çok fazla bilmek gerçek bir hastalıktır. Zira bilginin doğrudan kaçınılmaz meyvesi atalettir, yani kollarını kavuşturup oturmaktır. (sh.16) 

  1. Daha önceleri doğal güvenle ve çocuksu saflıkla kendini yaşama adamışken, şimdi güven hastası olmuştu. Gerçi zaman zaman kendisine sormuyor değildi, nasıl olup ta güven ve kesinlik üzerine düşünmediğini onca zaman güvenle ve halinden memnun yaşayabildiğini; şimdi ise gittikçe daha sık gözlenebilir olan tehlikeleri önlemek için somut önlemlere başvurduğu halde giderek kendini daha az güvende hissettiğini. (sh.18) 

  1. Bir şeyin iki katı, her zaman iki kat daha iyisi değildir. Bir şeyin yüz katı, sadece matematikte onun yüz katı eder.  Burada gizlenen ve en beklenmedik anda büyük aksiliklere yol açan numaranın püf noktası, olayların kritik bir anda nicelikten niteliğe sıçrama yapması ve bu sıçramanın insanın sağduyusunu şaşırtmasıdır...Her Allahın günü pasta yersen bıkarsın. Nicelikteki artış nitelikte de aynı oranla bir iyileşme sağlamaz. Belli miktardaki petrolü iki ayrı tankerle taşımak, iki katı kapasitedeki tek tankerle taşımaktan daha ekonomiktir. Ancak büyük tankerin hareket esnasındaki davranış biçimi, küçük tankerlerin davranış tarzlarından çok farklıdır. Nicelikteki iki kat, nitelikte farklı bir değişime neden olmuştur.

  1. İdeolog, dünyaya kendi bakışının tek doğru olduğu güveni sarsılmaz biçimdedir. (sh. 29) 

  1. Terörizmin mantığı: İşin başında insanlığı iyiliğe çağıran kişi, düşünce yoluyla insanları uyandıramayacağını görüp, kendini, yardıma muhtaç ama kavramlarla bir yere varamayan insanlığa neşteri vurmak durumunda kalan cerrah rolünde hissedecektir. Eyleminin her nasılsa insanı mistikleştiren baskı düzenini sarsacağı yerde, kan gölünün yol açtığı dehşet ve öfke sonucu farklı görüşteki insanları yakınlaştırıp aynı düzenin daha çoğunu talep etmelerine yol açmasıydı. Doğaldır ki, bunun üzerine o da kendini, aynı çılgın eylemlerin daha çoğunu gerçekleştirmeye mecbur hissetmişti... Daha Heraklit bile aşırı tutumların karşı çıkılan şeyin aşılmasını sağlamak bir yana onu daha da güçlendirdiğine dikkat çekmişti... Meryem kültünün içindeki ve ortaçağın aşk şarkılarındaki dişi olanın abartık biçimde yüceltilmesi, şu işe bakın ki, cadı yakmayla kol kola gelişmiştir; sevgi dini yolunu şaşırıp engizisyona saplanmıştır; Fransız Devrimi'nin idealleri giyotinin kullanımını zorunlu kılmıştır, Şah'ı Humeyni izlemiştir; Somoza'yı Sandinistalar; ve Saygon'da insanlar herhalde çoktandır hangisinin daha kötü olduğuna cevap bulmakta zorlanıyorlardır: ABD'li kurtarıcıların mı, yoksa Hanoi'li kurtarıcıların mı.   (sh. 32-33) 

  1. Kötünün karşıtı ille de iyi değildir. Belki de daha kötüdür. Özgürlük iyiyle, doğruyla mükemmellikle özdeş tutulamaz. Özgürlüğün iyiyle ve mükemmellikle her karışımı ve özdeş tutulması bizzat özgürlüğün reddidir, şiddet ve baskı ilanıdır. Zora dayanan iyi artık iyi değildir, kötüye dönüşmüştür. (sh.34) 

  1. Majesteleri, mükemmellik peşinde olmak, insan ruhuna musallat olabilecek en tehlikeli hastalıklardan biridir. (sh. 34) 

  1. Her psikolojik aşırılık gizliden gizliye kendi karşıtını içinde taşır veya karşıtıyla yakın ve asli bir ilişki içindedir. Jung      (sh. 34) 

  1. Kim bütün iyi şeyleri isterse bütün kötü şeyleri harekete geçirir. En yüce iyiye hiçbir uzlaşma tanımadan yönelmek-konu ister güven olsun, ister vatan, barış, mutluluk ya da başka bir şey- bir nihai reçete çözümdür, ya da hep iyiyi isteyip kötüyü yaratan güçtür. (sh.35) 

  1. İkinci dünya savaşı yıllarında Viyana duvarlarına yapıştırılan “Nasyonal sosyalizm mi, yoksa Bolşeviklerin yaratacağı kaos mu?” afiş sloganına muzip bir vatandaş şunu karaladı: “Ayran mı, sulu yoğurt mu” Çoğu zaman çözüm için üçüncü bir yol vardır. (sh.40)
   

(*) İyideki Kötü, Paul WATZLAWICK, Ayrıntı Yayınları, 1996

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanatçının özgürlüğü

Yeteneklerini icra etmek, sanatçıyı günlük maişetini tedarikten alıkoyduğu için tarih boyunca sanat ve sanatçı, hamilik müessesine ihtiyaç d...